“Ev” ne güzel, ne duru, ne öz bir kelime! Ayaklarımızı uzatıp dinlenebildiğimiz, huzurla uyuyabildiğimiz, en mahrem ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz, kışları soğuktan, yazları sıcaktan korunabildiğimiz, insan yaşamının olmazsa olmaz mekânlarından biridir ev. Yeniden üretimin merkezi ve “barınma” kavramının somut tezahürlerinden biridir. Barınma en temel insan ihtiyaçlarındandır ve herkesin koşulsuz hakkıdır.
Krize dönüşen barınma sorununun kaynağında elbette Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz var. Yalnız bu krizin sadece Türkiye’nin değil, kapitalizmin krizi olduğunu, ancak Türkiye’nin, uluslararası siyasi ilişkiler dolayısıyla çok daha fazla etkilendiğini belirtelim. Bununla birlikte AKP’nin bu ekonomik kriz sürecini yönetemediği/kötü yönettiği de ortada. Artan enflasyon ise gıdada olduğu kadar barınma konusunda da sosyal bir soruna dönüşüyor.
Ev sahipliği azalıyor, kiracılık artıyor
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in verilerine göre konut sahipliği oranı düşerken kiracıların oranı artıyor. 2019 yılında kendilerine ait bir konutta yaşayanların oranı yüzde 58.8 iken, 2021 yılı sonunda bu oran yüzde 57.5 oldu. Kiracıların oranı ise aynı yıllarda yüzde 25.6’dan yüzde 26.8’e yükseldi.[1] 2022 yılında artan kiralar ülke gündeminde en çok konuşulan konulardan biri oldu. Bunun üzerine hükûmet, Haziran 2022 ile 1 Temmuz 2023 yılı arasında geçerli olmak üzere kira artışının bir önceki yılın kira bedelinin yüzde 25’ini geçemeyeceğine dair hükmü Borçlar Kanununa ekledi.[2] Ancak basına ve sosyal medyaya yansıyanlardan ev sahiplerinin bir kısmının bu hükme uymadığı anlaşılıyor. Ayrıca Gayrimenkul Hukuku Derneğinin açıklamasına göre de kira davalarında büyük artış var.[3]
Ipsos’un Haziran ayında yayınladığı araştırmaya göre her 10 kiracıdan 9’u taşınmak zorunda kaldığında bütçesine uygun bir ev bulamayacağını düşünüyor. Diğer taraftan resmî kira artışının yüzde 25 olarak belirlenmesine rağmen, kiracıların yüzde 35’i bu oranın üzerinde kira artışıyla karşılaştı ve onların da yüzde 73’ü bu artışı kabul etti.[4] Kira artış sınırlamasının kiracıların bir kısmını kısmen rahatlatsa da sorunu kökten çözemediği anlaşılıyor. Ekonomik sorunları ve iktidarın bu sorunlara karşı yanlış önlemlerini şimdilik bir kenara koyarsak ev sahiplerinin yasal düzenlemelere riayet etmemesi çok önemli başka bir soruna işaret ediyor. Adalete ve devletin kurumlarına olan güven o kadar sarsılmış olmalı ki bir kısım insanlar yasadışı işler yapmak konusunda beis görmüyor. Yıllarca süren ve çözümsüz kalan davalar ve hatta cezalandırılmayan suçlara karşı toplumda gelişen “bi’şey olmaz” algısı bunun en önemli nedeni olarak düşünülebilir.
Sarı sitenin etkisi
Ev, araba ve her türlü tüketim ürününün satışının yapıldığı, çevrimiçi bir internet pazarı olan sahibinden.com’un verilerine göre İstanbul’un Kadıköy ilçesinde Emlak Endeksi Ağustos 2021’den Ağustos 2022’ye kadar yüzde 168.75 oranında yükseldi. Bu oran İstanbul’un en yoksul ilçelerinden biri olan Sultanbeyli’de ise yüzde 232.97 oldu. Kadıköy’de 1+1 satılık ev fiyatları 1,5 milyondan; Sultanbeyli’de 700 binden başlıyor. Dolayısıyla ev satın almak toplumun emekçi kesimleri açısından imkânsız görünüyor. Yine aynı sitede Kadıköy’deki kiralık ilanlarına baktığımızda 2+1 bir dairenin 7.500 TL’den başladığını görebilirsiniz. En fazla beş yıllık, yeni ve depreme dayanıklı bir dairenin ortalama kirası ise 20 bin TL. Ücretlerin düşüklüğü nedeniyle ülkenin en eğitimli ve görece yüksek gelirli doktor, mühendis gibi meslek gruplarının bile karşılayabilmesi mümkün değil.
Sultanbeyli’de ise 4.500 TL’nin altında oturulabilir bir ev bulmak pek mümkün görünmüyor. Yine en fazla beş yıllık yeni ve ayrıca kiralık evleri ucuzdan pahalıya doğru sıraladığınızda ilk olarak karşınıza “kiralık oda” ilanları çıkıyor. Asgari ücretin 5.500 TL olduğu ve Türkiye’de bu ücretin neredeyse norm hâline geldiği düşünüldüğünde barınmanın neden bir kriz olarak değerlendirildiği daha iyi anlaşılıyor.
Bu arada sahibinden.com’a Temmuz ayında Rekabet Kurulu tarafından araç ve ev fiyatlarında manipülasyon yaptığı ve fiyatları yükselttiği gerekçesiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesinin ihlali (Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması) kapsamında soruşturma açılmasına karar verildi.[5] Soruşturma sürüyor, fakat fiyatlar da yükselmeye devam ediyor. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” düsturuyla işleyen serbest piyasaya karşı devletin müdahaleci ve düzenleyici hamlelerde bulunması çok önemli elbette. Ancak kapitale dokunmadan alınan önlemlerin bir etkisinin olmadığı ve olmayacağı açıktır. Kiralar ve ev fiyatları üzerinde kontrolün sağlanabilmesi için evlerin yatırım aracı olmaktan çıkarılması, bunun için de özel mülkiyete ilişkin sınırlamaların getirilmesi gerekir.
Burada ek olarak yabancılara yapılan konut satışlarının barınma sorununa etkileri tartışılabilir. Ancak TÜİK verilerine göre 2022 yılının ilk sekiz ayında yani Ocak-Ağustos ayları arasında 44 bin 595 konut yabancılara satıldı.[6] Türkiye’nin yıllık 800 bin konut ihtiyacı olduğunu göz önüne alırsak yabancılara yapılan konut satışının yüzde 10’un altında olması, etkisinin de düşük olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan yabancılara konut satışı daha çok alt limiti 400 bin dolar değerinde olması gereken gayrimenkul satın alarak vatandaşlık elde edilmesi meselesi üzerinden tartışılmaktadır.
Öğrenciler barınamıyor
Barınma, yalnızca çalışanların sorunu değil. Pandemi nedeniyle evde geçen ve eğitimin uzaktan sürdürüldüğü yaklaşık iki yılın ardından öğrencilerin barınma sorunu da gündem olmaya devam ediyor. Üniversite sınavında barajın kaldırılmasıyla birlikte üniversitelerin kapıları kontrolsüzce milyonlarca öğrenciye açıldı. Bu öğrencilerin mezun olduktan sonra nasıl istihdam edilecekleri meselesi bir tarafa, hâlihazırda temel ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı konusunda alınan yeterli bir önlem yok.
Ağustos ayında Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların kapasitesinin 800 bini geçtiğini duyurdu.[7] Ancak öğrenci sayısının 8 milyon 300 bin civarında olduğu düşünülürse öğrenci sayısının yüzde 10’unun barınmasına imkân veren kapasitenin yetersiz olduğu açıktır. Dolayısıyla bu sorun, okulların açılmasıyla birlikte öğrencilerin mobilize olması durumunda mevcut koşulların yetersizliği nedeniyle tamamının barındırılması mümkün olmadığından daha görünür hâle gelmiştir. Eylül 2021’de ortaya çıkan Barınamıyoruz Hareketi’nin özellikle öğrenci yurtlarının niteliksizliğine vurgu yapan fotoğraf ve video paylaşımları da bu sorunun derinliğini kanıtlar niteliktedir.[8]
Sosyal Konut Hamlesi
Artan kira ve ev fiyatları karşısında hükûmet 81 ilde 362 milyar yatırım ile 250 bin sosyal konut yapacağını Eylül ayında duyurdu.[9] 25 Ekim itibarıyla 17 şehirde 5 bin konutun temelinin atılacağı açıklandı. Başvuru kriteri olarak aylık hane halkı gelirinin İstanbul’da en fazla 18 bin, yurt genelinde ise 16 bin olarak belirlendiği ve başvuru ücretinin 500 TL olduğu projeye 8 milyon başvuru yapıldı, geçerli başvuru sayısı 5 milyon 135 bin 324. Ancak sadece 250 bin kişi faydalanabilecek. Buna ek olarak, TOKİ tarafından aylık ödemelerin hane gelirinin yüzde 30’unu aşmayacağı ve 240 aya kadar vadeli olacağı belirtildi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olarak duyurulan bu hamle kendine ait bir evi olmayan emekçiler açısından ilk bakışta anlamlı görünüyor. Ancak birkaç noktadan problemli olduğunu da söylemek gerekiyor. Öncelikle ödemelerle ilgili detaylar düşündürücü, çünkü “Hak sahiplerinin konutlarına ait kalan borç bakiyesi ve aylık taksitler her yılın Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kez, bir önceki 6 aylık dönemdeki Memur Maaş Artış Oranı dikkate alınarak İdarece tespit edilen oranda artırılacaktır” denildi. Enflasyonun artmaya devam ettiği düşünülürse altı ayda bir hem taksitler, hem de kalan borç artacaktır. Doğruluk Payı’nın hesaplamasına göre ise yıllık enflasyon yüzde 10 olsa bile 240 ay sonunda ödenecek olan toplam borç 1,9 milyon TL oluyor, enflasyonun yüzde 20 olduğu bir senaryoda ise bu borç 6,9 milyon TL.[10] Sonuç olarak, bu projenin ihtiyacı karşılamaktan ve barınma sorununu çözmekten uzak olduğu anlaşılıyor.
Bir zincirin halkası
Yoksulluğun gölgesindeki barınma sorunu Marmara bölgesinde yaşayan yüzbinlerce insan için daha derin bir anlam taşımaktadır. Marmara bölgesini etkileyecek olan olası bir depremde, İstanbul’da yaklaşık 194 bin binanın orta ve üstü hasar alacağı beklenmektedir.[11] Bu nedenle barınma meselesi, Marmara bölgesinde ve özellikle nüfus yoğunluğu sebebiyle İstanbul’da yaşayanlar açısından aynı zamanda bir can güvenliği meselesine dönüşmüş durumdadır. Depreme dayanıksız binaların kentsel dönüşümü acil olarak çözülmesi gereken bir sorunken rant odaklı anlayışın vicdansızlığında sürüncemede kaldı. Şimdi ise, dezavantajların sürekli olarak avantaja dönüştürüldüğü ve propaganda aracı olarak kullanıldığı, toplumculuktan uzak bir anlayışa sahip iktidar tarafından seçim yatırımına döndürülen barınma sorunu, milyonlarca insanı ilgilendiren temel bir insan hakları sorunu olarak ele alınmadan çözülemez. Ancak yine, bu sorunun çözümünü her koyunun kendi bacağından asıldığı bir sistemin dişlilerinden beklemek boşa umut etmek olur. Barınma sorunu, neoliberal politikalarla birlikte ortaya çıkan sosyal sorunlar zincirinin bir halkasıdır. Devletin ‘80’li yıllardan bu yana özelleştirmelerle birlikte ekonomi alanından çekilmesiyle işsizliğin ve yoksulluğun artması, emeğin parçalanması ve ucuzlaması, uzun vadede sorun yaratan sosyal politikalar uygulanması gibi süreçlerin bir parçasıdır. Dolayısıyla köklü dönüşüm yaratabilecek büyük çaplı sosyal politikalara ihtiyaç vardır. Toplumsal baskı yaratmak, bir nefeslik rahatlama sağlayacak politikalar için devleti harekete geçirebilir. Daha fazlası içinse siyasi bir güç yaratacak toplum örgütlenmesi gerekli. Aksi hâlde diğer sorunlar gibi barınma sorunu da derinleşecektir.
[1] TÜİK, 2021, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-ve-Yasam-Kosullari-Arastirmasi-2021-45581
TÜİK, 2019, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-ve-Yasam-Kosullari-Arastirmasi-Bolgesel-Sonuclari-2019-33821
[2] 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, Geçici Madde 1- (Ek:8/6/2022-7409/4md.) https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6098.pdf
[3] GHD, “Bazı ev sahipleri mahkemenin yolunu tuttu… Kira davalarında büyük artış!”
[4] Ipsos, 2022, Kiracılar: “Bugün taşınmak zorunda kalsak bütçemize uygun ev bulamayız”
[5] Rekabet Kurumu, “Sahibinden Bilgi Teknolojileri Paz. ve Tic. A.Ş. hakkında soruşturma açıldı. (27.7.2022)”
[6] TÜİK, Konut Satış İstatistikleri,
Ağustos 2022,
[7] CNNTürk, “Üniversitelerde yurt tartışması! Bakan Kasapoğlu’ndan açıklama… 2022-2023 yurt başvuruları başladı”
[8] Barınamıyoruz Hareketi,
[9] Toplu Konut İdaresi Başkanlığı TOKİ, 250 Bin Sosyal Konut Projesi, Başvuru Bilgilendirme Formu
[10] Koray Kaplıca, Ceren Satıl, Denizcan Sarı (2022), TOKİ Sosyal Konut Projesi’nde Ödeme Şartları Neler?, Doğruluk Payı, https://www.dogrulukpayi.com/bulten/toki-sosyal-konut-projesi-nde-odeme-sartlari-neler?gclid=Cj0KCQjw-fmZBhDtARIsAH6H8qiJ-0xI17sinvEoQJlgqLA7Fyne4x58Mj36pwWBnbVZQNa-1JNpqusaAnx3EALw_wcB
[11] İBB, Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı, Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü ve Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı (2019), İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi. https://8luvomezzzsk.merlincdn.net/wp-content/uploads/2020/02/DEZiM_KANDiLLi_DEPREM-HASAR-TAHMiN_RAPORU.pdf