6 Şubat 2023 Maraş merkezli deprem, aklımızın bir köşesini sürekli kurcalayan ama bir türlü harekete geçmediğimiz konuların en ağır bedeller ödeterek gün yüzüne çıkmasına neden oldu.
Hâlbuki 1999 depremi üzerinden ne kadar zaman geçti ki. Aylarca televizyonlarda deprem uzmanları konuşturulmuş, halka Türkiye’nin deprem bölgesi olduğu ve bununla yaşamayı öğrenmemiz gerektiği anlatılmış. Evlerde devrilmesi muhtemel eşyaların sabitlenmesinden, yatarken yanıbaşımızda bulundurmamız gereken ihtiyaç çantasının içeriğine kadar birçok konuyu konuşmuştuk. Panik hâlinde yakınlarımıza haber vermek için telefonlara sarılmanın çok da doğru olmadığı, konuşmalarımızı mümkün olan en kısa sürede tamamlamamız gerektiği güzelce öğretilmişti.
Peki vatandaşa ne yapması gerektiği anlatılırken devlet yetkilileri kendi derslerine iyi çalıştılar mı?
Doğal olarak nerelere, nasıl binalar yapılması gerektiği en çok konuşulan konu oldu. Zemin uygunluğu gözetilmeden yapılan binalar, taşıyıcı kolonları kesen süpermarketler, kaçarken yakalanan müteahhitler… Tüm bunların yanısıra iletişim devamlılığının hayati bir önem arzettiği de gözler önüne serilmiş oldu.
1999 yılında yaşanan depremin ardından iletişimin devamlılığı demek, genel olarak sabit telefon hatlarının sağlıklı çalışması anlamına geliyordu. O yıllarda halk arasındaki iletişim esas olarak konuşma/ses üzerineydi. Çağrı cihazları ve cep telefonları dışında iletişimin büyük çoğunluğu sabit hatlı telefonlar üzerinden gerçekleştiriliyordu.
Ama artık gelişmeler çok baş döndürücü oldu. Özellikle her yaşanan afetten sonra bizi yeni bir teknolojik sıçrama yaptığımıza inandırmaya çalışıyorlar. Bu gelişmeler için yayınlanan reklamlar ise herkesin aklında. Yıllar içerisinde yaşanan teknolojik gelişmelerle artık uydularımızdan, ülkenin dört bir yanını ördüğümüz fiber ağlardan1, hiç kullanma ihtiyacımızın doğmaması temennisi ile geliştirdiğimiz uçan baz istasyonu Dronecell teknolojisinden2, İHA’lar ile sağlanacak olan kesintisiz iletişimimizden3 bahsedebiliyoruz.
Tüm bu teknolojik gelişmelere rağmen 6 Şubat Maraş depreminin ardından haberleşmenin bir türlü sağlanamaması akıllara teknik imkânların neden kullanılamadığı sorusunu getirdi. Özellikle iletişimi sağlaması açısından, gece yatarken başucumuza bıraktığımız cep telefonları akıllara gelen ilk cihazlar oldu. Cep telefonları, hem enkaz altında kalmış yurttaşlarımızın yardım çağrısında bulunabilmesi, hem de bölge genelinde sinyal takibi yapılarak haritalandırma yapılması açısından kritik bir işlevi yerine getirebilirdi.
Tüm bu imkânların neden değerlendirilemediği konuşulurken üç büyük GSM operatörü ayrı ayrı verdikleri demeçlerle neden hizmet veremediklerini açıklamaya çalıştı. Yaptıkları açıklamada benzer problemlere dikkat çektiler;
Depremde yıkılan baz istasyonları,
Bölge genelinde yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle çalışabilecek baz istasyonlarının da işlevsiz hâle gelmesi,
Bölgeye acil olarak yollanan jeneratör, yakıt ve mobil baz istasyonlarının ulaşımdaki sıkıntılar nedeniyle vaktinde yetiştirilememesi.
2019 yılında gerçekleşen 5.8 şiddetindeki İstanbul depreminde, yukarıda sayılan olumsuzlukların yaşanmamasına rağmen GSM operatörleri yine sınıfta kalmış, BTK da yaptığı inceleme sonucunda Turkcell’e bir saat 15 dakikalık kesinti nedeniyle 2018 yılı net satış tutarı olan 13 milyar 935 milyon 760 bin 609 TL’nin yüz binde 15’i oranında 2 milyon 90 bin TL, Vodafone’a bir saat 45 dakikalık kesinti nedeniyle 2018 yılı net satış tutarı olan 8 milyar 196 milyon 856 bin 873 TL’nin on binde 3’ü oranında 2 milyon 459 bin TL, Türk Telekom’a ise, 27 saatlik kesinti nedeniyle 2018 yılı net satış tutarı olan 7 milyar 532 milyon 437 bin 126 TL’nin on binde 7’si oranında 5 milyon 272 bin TL ceza kesmişti.4 Kesilen cezaların büyük görünmesine rağmen adı geçen şirketlerin gelirlerine oranla ne kadar küçük bir ceza olduğunu görebilirsiniz.
Maraş depreminin ardından BTK yine aynı refleksi sergileyip “06 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerde, işletmecilerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine ilişkin başlatılan incelemenin “Soruşturma” yöntemi ile yürütülmesi.” konu başlığı ile bir soruşturma başlattığını duyurdu. Soruşturma henüz tamamlanmadı ama kesilecek ceza tutarlarının miktarı konusunda ciddi soru işaretleri olduğunu söyleyebiliriz.
BTK’nin görevi nedir?
Anayasal hakkımız olan haberleşmenin sağlanması Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının sorumluluğunda. Bu sorumluluğu da BTK aracılığı ile yürütüyor. BTK, elektronik haberleşme hizmetlerinin sunulması ve/veya elektronik haberleşme şebekesinin sağlanması kapsamında şirketlere yetki verme, şirketleri denetleme, tüketici haklarını koruma ve telekomünikasyon sektöründeki standardizasyonun takibi konularında yetkili pozisyonda.5 Ayrıca gayet büyük bir bütçeye de sahip. 2005-2020 yılları arasında evrensel hizmet fonu adı altında 13.2 milyar TL tahsilat yaptığı ve bu paranın yarısının bile kanunlara uygun şekilde harcanmadığı tespit edilmişti.6
Bizler, telekomünikasyon alanında çok geniş yetkilere sahip7 BTK’yi internet yasakları üzerinden biliyoruz. Ne yazık ki BTK hafızamızdaki bu algıyı depremin hemen ardından yaptıkları/yapamadıkları ile taze tutmayı da başardı. Depremin üzerinden daha 48 saat geçmeden Twitter ve bazı sosyal medya sitelerine erişim engeli geldi. Oluşan büyük tepkiler üzerine engellemeden vazgeçip trafiği daraltma yöntemine başvurdular.
Bir taraftan deprem bölgelerinde sorumluluklarını yerine getirmemiş GSM operatörleri, telefonları bile çekmeyen abonelerinin fatura tarihlerini ileri bir tarihe erteliyor. Diğer taraftan BTK, neden görevinizi yerine getirmediniz diye GSM operatörlerine soruşturma başlatıyor. Yaşanan durum tavşana kaç tazıya tut deyimini hatırlatıyor.
Hâlbuki BTK, hem de 2019 yılında bir tatbikat yapılmışken, diğer kamu kurumları ile beraber bazı kontrolleri yerine getirebilirdi;
Baz istasyonlarının birbiri ile haberleşmesi için gerekli altyapı yeterli miydi?
Altyapı kapasitesi yedekli olarak tesis edildi mi?
Enerji kesintisi durumunda alınacak önlemler nelerdi?
Haberleşmenin devamlılığı için bir alternatif (örneğin, telsiz) hazırlığı var mıydı?
Yaşananlar bize gösteriyor ki BTK ne bu soruları sormuş ne de var olan sorunlar üzerine kafa yormuş.
Peki haberleşmenin sağlanması görevini yerine getirmek için bu zamana kadar bakanlığın ve BTK’nin görevini ne kadar yerine getirdiğini sorgularsak? O zaman daha da vahim bir tablo ortaya çıkıyor. Aşağıda 2019 yılından bu yana özellikle depremin yaşandığı bölgelerde ve üç büyükşehirde fiber optik altyapı uzunluğunun nüfusa oranlı yıllara göre değişimi bulunuyor. Özellikle partili cumhurbaşkanlığı dönemini göz önünde tuttuk. Neden mi? Ülkenin dört bir yanını fiber ağlarla ördüğünü iddia eden iktidarımız, “5G bize yetmez 6G’nin altyapısını oluşturuyoruz” diyor da ondan8.
Birçok makalede, Türkiye’nin toplam 5 milyon km fiber altyapıya sahip olması gerektiği belirtiliyor.9 Bu rakamı kaba hesap 100 milyonluk bir nüfus üzerinden hesaplarsak kişi başı 50 metreye denk geldiğini, dolayısıyla çok gerilerde olduğumuzu söyleyebiliriz.
metre / kişi | 2019 | 2020 | 2021 | 2022 |
Gaziantep | 3.05 | 3.3 | 3.59 | 3.77 |
Hatay | 3.05 | 3.3 | 3.59 | 3.77 |
Osmaniye | 3.72 | 4.15 | 4.64 | 5.14 |
Adıyaman | 3.86 | 4.25 | 4.72 | 4.98 |
Şanlıurfa | 2.37 | 2.51 | 2.67 | 2.89 |
Diyarbakır | 3.18 | 3.24 | 3.46 | 3.75 |
Malatya | 5.56 | 6.24 | 6.69 | 6.98 |
Adana | 4.07 | 4.39 | 4.62 | 4.82 |
İzmir | 4.39 | 4.73 | 5.1 | 5.52 |
Ankara | 4.5 | 4.83 | 5.35 | 6.1 |
İstanbul | 3.4 | 3.9 | 4.5 | 4.99 |
Türkiye | 4.7 | 5.08 | 5.56 | 6.06 |
Fiber optik kablo altyapısı, hangi araçla olursa olsun internete bağlanmamızdaki stabiliteyi etkileyen temel faktör. Tabii ki baz istasyonlarının şehirdeki dağılımı ya da kullandığımız cihazların çekim gücü de bağlantının kalitesini etkilemekte. Ama günün sonunda tüm haberleşmenin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için fiber optik altyapımızın tüm coğrafyamıza yayılmış ve yedekli olması gerekiyor. Yani 5G, 6G, 7G vs. diye devam eden vaatler aslında çok da bir anlam teşkil etmiyor. Bu tren yolu düzgün olmayan bir ülkeye tren getiriyorum demek gibi bir şey. Önemli olan yapılacak düzenlemeleri kaldırabilecek altyapımızın var olması.
İçi boşaltılmış, yapıyormuş gibi gösterilen, görevini yerine getirmeyen kurumlar var oldukça Maraş depreminin sonuçlarını başka afetlerde de görmeye devam edeceğiz. İnsana hizmet etmenin ön planda olduğu, güvenilir, düzgün bir hizmet alabilmek için, gerçekten kamunun yani halkın ön planda tutulduğu politikalara bir an önce dönmemiz şart.
1 Türk Telekom, 2021’de dijital dönüşümde hız kesmedi
(https://www.aa.com.tr/tr/sirkethaberleri/guncel/turk-telekom-2021de-dijital-donusumde-hiz-kesmedi/669954)
2 Turkcell’den İlk Uçan Baz İstasyonu Dronecell https://www.youtube.com/watch?v=zo_IVCV1TAA)
3 Milli İHA’lar kesintisiz iletişimde de rol oynayacak (https://www.trthaber.com/haber/gundem/milli-ihalar-kesintisiz-iletisimde-de-rol-oynayacak-617288.html)
4 Kamuoyunda dikkatler GSM şirketlerine yönelik deprem soruşturmasında (https://www.bloomberght.com/kamuoyunda-dikkatler-gsm-sirketlerine-yonelik-deprem-sorusturmasinda-2326453)
5 Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu – Tarihçe (https://www.btk.gov.tr/tarihce)
6 Sayıştay açıkladı: 15 yılda Evrensel Hizmet Fonunda ne toplandı? Nereye harcandı?
(https://www.haberturk.com/sayistay-acikladi-evrensel-hizmet-fonu-nereye-harcandi-haberler-3207022-teknoloji)
7 BTK görev ve yetkileri (https://www.btk.gov.tr/yetkilendirme)
8 Bakan Karaismailoğlu: Önümüzdeki günler, 5G’li- 6G’li yıllar olacak
(https://www.cnnturk.com/turkiye/bakan-karaismailoglu-onumuzdeki-gunler-5gli-6gli-yillar-olacak)
9 Işın Çelebi : Türkiye Fiber Optik Ağını 5 milyon km’ye Çıkarmalı (https://turk-internet.com/isin-celebi-turkiye-fiber-optik-agini-5-milyon-kmye-cikarmali/)