Uluslararası tefecilere teslim olan istibdat, 21 Mart 2024’te politika faizini yüzde 50’ye çıkardı. Üstelik gecelik faiz için artı eksi yüzde 3’lük bir alan açarak faizin yüzde 53 olarak uygulanmasına olanak sağladı. Uluslararası tefeciler bayram yapıyor.

Hatırlardadır, istibdat, dinin naslarını kılavuz ilan ederek politika faizini yüzde 19’dan yüzde 8,5’e indirmiş fakat sermaye kontrolüne gitmeyi reddetmişti. Sermaye kontrolü uygulamamak bütün ekonominin uluslararası tefecilerin faiz dışındaki ikinci silahı olan döviz şantajıyla vurulmasının yolunu açmak demekti. Nitekim, öyle oldu. İstibdat, “üretim ve istihdam ekonomisi” iddiasından fiilen vazgeçti. Hükmünü sürdürmek için dışa bağımlı finans ekonomisine tekrar kul köle olmaktan başka çare bulamadı. Kur korumalı mevduat uzlaşmasıyla yetinmeyen uluslararası finans kapitalin emriyle Haziran 2023’ten bu yana faizleri koşar adım arttırdı. Ekonomide dinin naslarının yerinde yeller eserken kapitalizmin nasları buyurganlığını sürdürüyor.

İstibdat, dinin naslarıyla hareket ettiğini ilan ederken de emekçilere düşman, kapitalistlere dost bir çizgi izliyordu; şu anda, kapitalizmin naslarıyla hareket ederken de yine emekçilere düşman, uluslararası tefecilere, en büyük kapitalist şirketlere dost bir çizgi izliyor.

Bugünkü durum

İşçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, emekliler, esnaf kan ağlıyor. Asgari ücret ortalama ücrete dönüştü. Milyonlarca emekli on bin lirayla hayatta kalmaya çalışıyor. Milyonlarca işsiz artık siyasal söylemin bile dışına sürüldü. Bağımsız planlı kalkınmanın, dolar milyarderlerine servet vergisinin, ekonomik ve sosyal eşitliğin sözü bile edilmiyor. Varsa yoksa İMF reçeteleri, varsa yoksa kapitalizm dininin buyrukları!

Bir zamanlar kendimize yeten tarım çökertildi. Perakende gıda sektörü, büyük holdinglerin zincir mağazalarına devredildi. Emperyalizmin ortak örgütlenmesi Avrupa Birliğiyle gümrük birliğine katılmayı kabul edenler ulusumuzun egemenlik hakkından vazgeçti, yeni sömürgeciliğin tuzağında debelenmeyi kabul etti. Bağımsız ekonomi hedefini ayaklar altına alanlar, bağımsız ve güçlü sanayiden uzaklaşmayı da içlerine sindirdiler. Ayakta kalan sanayi şirketleri ve bankalar Amerikan emperyalizminin şantajları sonucu Rusya’yla, İran’la ticaret bile yapamaz duruma düşürülüyor.

İstibdat, Filistin halkının savunuculuğu rolünü dış politikada halkların gözünde saygınlık kazanmak, iç politikada laiklik karşıtı karşıdevrimci gündemini dayatmak için suistimal ettiği hâlde, soykırım uygulayan İsrail’le ticareti halktan gelen bütün tepkilere rağmen sürdürüyor. Halkın din duygularını sömürmekten hiç geri durmayan ikiyüzlü kapitalist şirketlerin soykırımcılarla ekonomik işbirliği yapmasını normalleştiriyor. Din bezirgânlarından, tarikatçı zenginlerden oluşan yeni oligarşinin yerleşik kapitalist oligarşinin alternatifi olmadığı ortaya çıktı.

Kısacası, halk yararına ulusal devrimci demokratik duruşu kesinlikle reddedenler, ekonomide uluslararası tefecilere teslim oldukları gibi, dış politikada da tarafsızlıktan vazgeçip dümeni Amerika’ya ve NATO’ya kırıyorlar.

Batak derinleşiyor

İstibdat bu politikalarıyla ülkemizi batağın en derinlerine sürüklüyor. İzlediği ekonomi politikasıyla Türkiye halkını hem tefeci faizinin hem yüksek dövizlerin çifte kıskacı altında daha da bunaltacak. Yabancı ve yerli bankaları, holdingleri daha da zenginleştirecek. Küçük üreticileri, küçük işletmeleri iflas ettirecek. Pahalılıktan ve işsizlikten kavrulacağız.

Dış politikada Cumhuriyetin barışçı ve tarafsız çizgisinden sapan istibdat, yurdumuza yönelik emperyalist tehditlerin de yoğunlaşmasına sebep olacak.

Amerikan emperyalizmi, Sovyetler Birliğinin dağılmasından bu yana Türkiye’yi bölüp parçalamayı gündemine koydu, bu amaçla dinci-bölücü çeteleri içeriden dışarıdan üzerimize saldı. Ülkemizi kuşattı, halkımızı savunmasız bırakmak üzere orduyu çökertmek için sinsice kumpaslar kurdu. Halkımızı terörle, suikast ve katliamlarla sınadı. Yetmedi, askerî darbeye kalkıştı. Her ne pahasına olursa olsun başta kalmak için Amerika’yla ilişkileri düzeltme, NATO’yla işbirliğini derinleştirme hayaline kapılan istibdat, bölge ve dünya savaşında ülkemizin emperyalistlerce piyon olarak kullanılması tehlikesini büyütüyor.

Eğitim tarikatlara, Orta Çağ hayranlarına ihale edildi. Kamusal sağlık sistemi çökertildi, sağlık alanı yabancı ve yerli sermayeye peşkeş çekildi. Özel hastane zincirleriyle övünen istibdat, halkımızı uluslararası ilaç tekellerinin insafına mecbur bıraktı. Yerli ve millî olmakla övünenler, ulaşımda da dışa bağımlılığı derinleştirdi. Yap-işlet-devret formülü her alanda vurgunculuğun maymuncuğu oldu.

Ekonomi alanında bütün emekçileri, sade yurttaşları hızla yoksullaştıran istibdat, sosyal ve siyasal alanlarda halkı aşağılıyor. “Haddinizi bileceksiniz. Ayaklar ne zamandan beri baş olmaya başladı?” çıkışı zaten hiç unutulmamıştı. Geçenlerde, “Emeklilere zam verilirse devlet çalışanlarının yarısına maaş verilemeyeceği” iddiasını duyduk. Çocuk ve genç işçiliğinin çok yaygın olduğu ülkemizde çıraklık stajının emeklilik hesabına katılması için “çıraklara müjde” isteyen emekçilere, “Çıraklara müjde olmaz. Kalfalara, ustalara müjde olur” zılgıtı geldi. Çalışan emekçilerle emeklilerin, çıraklarla kalfaların ve ustaların karşı karşıya getirilmesini bir anlığına görmezden gelsek bile, istibdat, çocuk ve genç işçilere, emeklilere saygı duymadığını açıkça ortaya koyuyor.

Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik şirketinin işlettiği altın madeninde 13 Şubatta meydana gelen atık göçüğünde dokuz işçinin toprak altında ölmesine yol açan vurgunculuk ve ihmal zinciri, istibdadın bu saygısızlığının vatana, cumhuriyete, emeğe ve doğaya düşmanlık boyutunda olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Kamu çıkarlarını gözünü kırpmadan çiğneyen istibdat, sömürgeci kapitalist şirketin vahşi uygulamalarına göz yumdu. Anayasayı, kanunları, yönetmelikleri, tüzükleri, bilimsel ölçütleri çiğnedi. Halk eylemlerini dikkate almadı. Uzman uyarılarını, bilirkişi raporlarını, mahkeme kararlarını yok saydı. Servet hırsı topluma hizmet anlayışının zerresini bile bırakmadı.

Türkiye işte bu koşullarda yerel yönetim seçimlerine gidiyor.

İstibdadı püskürtmek için

Yerel yönetimlerin Türkiye kapitalizminin işleyişinde stratejik bir role sahip olduğunu bilen istibdat, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, beş yıl önce kaybettiği yerel yönetimleri tekrar ele geçirmek için her yolu deniyor. İstibdat elinde tuttuğu merkezî yönetimin yanı sıra yerel yönetimleri de ele geçirerek bütünlüğünü tekrar kurmak, kendisine bağlı şirketleri, dinci medyayı ve tarikatları sınırsız biçimde desteklemek istiyor.

Yerel yönetimleri işbirlikçi oligarşinin sermaye birikimi sürecine teslim etmeyeceğiz. İstibdadın imar rantı, ballı ihaleler, yolsuzluk ve rüşvet oyunlarıyla gericiliği ve vurgunculuğu beslemesine izin vermeyeceğiz. Halka ait olan egemenliği gasbeden, küçücük bir azınlığı durmadan zenginleştirirken emekçi halkı hızla yoksullaştıran, laik Cumhuriyete düşman olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla kesinleşmiş, Orta Çağ özlemcisi yönetimin keyfîliğine asla razı olmayacağız. 31 Mart 2024’te oylarımızı istibdadı püskürtmek için kullanacağız.

İstibdadın temel partisi AKP’ye oy yok! AKP’yi neredeyse kayıtsız şartsız destekleyen MHP ve BBP’ye oy yok! AKP’nin yolunu açmak için muhalefete saldıran İyi Partiye oy yok! Orta Çağ özlemcisi partilere oy yok! Halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı ortak mücadelesine katılmak yerine emperyalizmle işbirliğini seçen, istibdatla pazarlık yapan partilere oy yok!

Birliği sağlayalım

Biz işçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin, emeklilerin, esnafın, sade yurttaşların temel çıkarlarını savunuyoruz. Bayrağımızda Vatan Cumhuriyet Emek yazıyor. İşsizliğe ve pahalılığa son vereceğiz. Yurdumuzun bağımsızlığından ve bütünlüğünden asla vazgeçmeyiz. Dolar milyarderlerinin sınırsız hâkimiyetini kıracak, planlı kalkınma atılımını başlatacağız. Orta Çağ kapılarını bir daha açılmamak üzere kapatacağız. Akıl bilim çağdaşlık, özgürlük eşitlik kardeşlik yolunda yürüyeceğiz. Çocuklara, gençlere, kadınlara, yaşlılara öncelik vereceğiz.

Bütün bunları gerçekleştirmek için komünist, sosyalist, devrimci demokrat, Kemalist, ilerici yurtsever bütün güçlerin birliğine, ulusal demokratik cepheye ihtiyaç var. Ne yazık ki, seçime katılan ulusal demokratik güçler arasında birlik yok. Her parti seçime kendi başına katılıyor. Ağır sorunlar yaşayan deprem bölgelerinde, işçi ve emekçi semtlerinde, büyük şehirlerde bile kapsamlı güçbirliği kurulamadı, köklü dayanışma sağlanamadı. CHP çekişme ve bölünmelerle kendi iç bütünlüğünü zaafa uğrattı.

İstibdat, karşısındaki ulusal demokratik güçlerin dağınıklığını fırsata çeviriyor. İstibdada fırsat tanımamak için, ulusal demokratik güçleri birleştirme görevi halka düşüyor.

Seçimde oylarımızı istibdada karşı en etkili şekilde kullanacağız. Seçimden sonra, seçim sonuçlarından bağımsız olarak istibdada karşı mücadeleyi yükseltmek, ulusal demokratik güçlerin birliğini sadece yurttaşlar düzeyinde değil, partiler, sendikalar, dernekler, kooperatifler düzeyinde de oluşturmak için gayretlerimizi arttıracağız.

Biz bağımsız, özgür emekçi yurttaşlarız. Toplumcuyuz, devrim istiyoruz. İstibdadı püskürteceğiz, gericiliği ve vurgunculuğu zayıflatacağız. Yurdumuzu bataktan kurtaracağız. Kurtuluşumuzu kerameti kendinden menkul birilerinden beklemeyeceğiz. Kendimiz örgütleneceğiz ve mücadele edeceğiz. Özgür ruhlar nesne olmayı kabul etmez. Özne olur, kendi yazgısını kendi belirler. Ve eninde sonunda zafere ulaşır.

Paylaş