ABD güdümündeki emperyalist savaş blokunun kışkırttığı Ukrayna’daki savaş altı ayı doldurdu. Sömürgeci kurtlar Rusya’yı hazır olmadığını düşündükleri bir savaşa çekerek yıpratmak istiyorlardı; kendileri yıprandı.

Görülmemiş çaptaki ambargo ve yaptırımlarla bunalttıkları Rusya halk kitlelerini ayaklanmaya itmek istiyorlardı; kendi halklarının hoşnutsuzluğu ve tepkileriyle sarıldılar.

Savaşı Rusya içlerine ve Moskova’ya taşımak istiyorlardı, nitekim füze saldırıları, sabotajlar ve son olarak Darya Dugina’ya suikast yoluyla Rusya halkına gözdağı vermeye kalktılar; Rusya halkının artan direnciyle karşılaştılar. Rusya halkı aydınlarına, yurtseverlerine sahip çıktı.

Rusya’yı savaş alanında yenilgiye uğratacaklarını ilan ettiler; Zaporojye nükleer güç santraline saldırarak nükleer şantaja başvurdular, çok tehlikeli bir provokasyon düzenleme zavallılığına düştüler.

Moskova’da darbe yaparak yurtsever yönetimi devirecek, işbirlikçi kuklaları başa getireceklerdi; emperyalizme karşı yurtsever duyguların derinleştiği koşullarda işbirlikçilerin ülkeden göçüne tanık oldular.

Rusya’yı yalnızlaştıracaklardı; kendileri yalnızlaştılar.

Kısacası, emperyalist savaş bloku ne umduysa tersini buldu. Bu durumdan ders çıkarıp sakinleşeceklerine, işi büyütmeye karar verdiler. Rusya’ya yaptıklarını bu kez Çin’e yapmaya karar verdiler. Tayvan’ı kışkırtmaya başladılar. Çin’i Tayvan’da hazır olmadığını düşündükleri bir savaşa çekerek yıpratmak için provokasyonların dozunu gitgide artırıyorlar.

Yaşayan görür, yine umduklarının tersini bulacaklar. Dünya halklarına kuşkusuz çok acı çektirecekler fakat savaş kışkırtıcılığının çapını büyüttükçe yenilgilerinin çapını da büyütecekler.

Nihayet
Erdoğan, 19 Ağustosta Ukrayna ziyareti dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada, “ Bizim Esad’ı yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok. Suriye ile daha ileri seviyede adımları atmamız gerekiyor. Terörü Suriye’de birinci derecede besleyen ABD ve koalisyon güçleridir, bunu acımasızca yapmışlardır ve hâlâ da yapıyorlar” dedi. Nihayet!

Suriye halkı on bir yıldır emperyalizmin işgaline ve istilasına karşı direndi. Türkiye halkı on bir yıldır AKP’nin emperyalizmin emrinde Suriye’nin yıkımına hizmet etme politikasına karşı çıktı. Her iki halkın sabırlı mücadelesi, emperyalizmin ayartılarına uymanın ülkemizi içine sürüklediği açmaz, Suriye’deki yıkımın Türkiye’ye verdiği ağır zararların ortaya çıkması, Türkiye’nin Rusya ve İran’la birlikte katıldığı Tahran zirvesi ile Rusya’yla bir araya geldiği Soçi zirvesinde yapılan telkinlerin etkisi nihayet söylem düzeyinde köklü bir değişime yol açmış görünüyor.

Bu değişimin söylemden eyleme dönüşmesini istiyoruz. Türkiye derhâl Şam’a büyükelçi atamalı, sorunların barışçı çözümüne bağlı kalacağını ilan etmelidir.

AKP mezhepçilik gütme, Suriye’ye kader biçme, Suriye topraklarına göz dikme alışkanlığından artık vazgeçmelidir. İktidar saflarında yer aldıkları, iktidarın her nimetinden faydalandıkları hâlde Türkiye halkının yüksek çıkarlarını çiğneyen ve görevlerini kötüye kullanan unsurların sabotajına pabuç bırakılmamalıdır. Çavuşoğlu’nun ve Erdoğan’ın Suriye’yle anlaşma söylemini yerden yere vurmaya cüret eden Amerikancı danışmanların kürsüleri ellerinden alınmalı, yeni barışçı söyleme karşı isyana kalkışan, ulusal bayrağımızı yakan çetelerin şerri defedilmelidir.
Suriye’yle barış, seçim hesaplarına kurban edilemeyecek kadar yüce bir hedeftir. Kimse Türkiye halkının gözünü boyamaya kalkmasın.

Toplumcu ekonomi
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu politika faizini bir puan indirerek yüzde 13’e çekti. AKP yönetimi faizleri düşürüp kredi hacmini artırarak yavaşlama işaretleri veren ekonomiyi canlandırma amacını güdüyor.

AKP yönetimi kur korumalı mevduat sistemiyle finans kapitalle uzlaştı, dövizde kontrollü artışa geçti, bankaların ve ihracatçı şirketlerin kârlarını artırdı fakat hayat pahalılığını patlattı. Sade halk gününü bile çeviremez duruma düştü. Kirasını, faturalarını ödeyemeyen, yeterli gıdaya erişemeyen, çocuklarına insan onuruna yakışır ölçüde yaşama ve eğitim görme hakkını sunamayan insanların sayısı durmadan çoğalıyor.

Sayıları ve pazar payları çok sınırlı Tarım Kredi Kooperatiflerinin temel mallarında fiyat indirimine gitmek, halkın çoğu için mevcut kötü durumu değiştirmiyor. Pansumana değil, köklü tedaviye ihtiyaç var.

Zincir marketleri devletleştirmek, bankaların ve büyük holdinglerin kârlarını kısıtlamak, paradan para kazanan vurguncuların kaynaklarına el koymak, devlet eliyle yatırım ve üretim seferberliği başlatmak, ithal ikamesine gitmek, ücretleri ve maaşları yükseltmek, işsizliği azaltmak gerekiyor. Artık dayanılmaz boyutlara ulaşan dış borç faizlerini ve anaparalarını ödemeyi askıya almak, kaynakları toplumcu anlayışla planlı ulusal ekonomi için kullanmak gerekiyor.

Türkiye, emperyalist savaş blokunun Rusya yaptırımlarına katılmayınca önemli bir olanağa kavuştu. Rusya yaklaşık 15 milyar doları iki yıllığına Merkez Bankasının kullanımına sundu. Böylece döviz ödemelerinde çok sıkıştığı için iflasa doğru sürüklenen ekonomi bir ölçüde rahatladı ama bu rahatlamanın geçici olduğunu bilmek gerekiyor. Merkez Bankasının net rezervleri hâlâ eksi 52 milyar dolarda.

Devrimci yol
Bu kritik durumda AKP’nin vurgunculuğuna ve tutarsız yarım önlemlerine karşı halkın temel çıkarlarını savunacak yerde derin bir aymazlıkla ekonomiyi İMF’ye, dış politikayı ABD ve NATO’ya teslim etmeyi marifet sayan sarı muhalefeti kendine getirmek gerekiyor. Emperyalist savaş blokunun özlediği “dünkü AKP” olmayı seçmek intihardır. İntihar politika değildir.

Gericilik, vurgunculuk ve savaş politikasından canı yanan, AKP’nin yirmi yıllık iktidarından yaka silken Türkiye halkı “AKP’siz AKP” olmaya çalışan aymazlara da geçit vermeyecektir.

Türkiye işçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, bütün Türkiye halkı sosyalistlerin, devrimcilerin, yurtseverlerin ulusal demokratik birliğini sabırla inşa etmeyi başaracaktır. Birleşik örgütlü mücadeleyle vatanı cumhuriyeti emeği ayağa kaldıracağız.

Paylaş