Dünyada devrim ile karşıdevrim arasındaki çatışma şu anda Ukrayna’da yoğunlaşıyor. Savaşın dördüncü ayında Rusya, Donbas ve Ukrayna halkı emperyalizme ve faşizme karşı adım adım zafere ilerliyor. Dünyanın bütün sömürgeci güçleri Amerika’nın öncülüğünde NATO’da birleşerek Ukrayna’nın kukla yönetimini her yolla destekliyor fakat nafile: Ukrayna yönetimi adım adım yenilgiye sürükleniyor.

Ukrayna’da durum

ABD, İngiltere, Avrupa Birliği, Japonya yanlarına uşaklarını alarak üç kardeş halkı kırmaya kalktılar. Ne var ki, ummadıkları bir dirençle karşılaştılar.

Başta Ukrayna Komünist Partisi olmak üzere ilerici yurtsever parti ve dernekleri kapatılan, yöneticileri ve milletvekilleri hapse atılan, kendi sokaklarında ve evlerinde sorgusuz sualsiz vurulan, esir alınan, işkence gören, savaşta yem olarak kullanılan Ukrayna halkı en ağır koşullarda faşizme karşı koyuyor.

Sekiz yıldır faşist çetelerin saldırılarına, şimdi de Ukrayna ordusunun bombardımanına karşı direnen Donbas halkının silahlı kuvvetleri özverili bir mücadele yürüterek köylerini, kasabalarını, şehirlerini kurtarıyor.

Amerikan füzelerinin sınırlarının dibine yerleştirilmesini önlemek, ulusal egemenliğini korumak, emperyalizmden bağımsız yaşama iradesini savunmak, kardeş Donbas ve Ukrayna halkının faşizmden kurtulmasına yardımcı olmak için gençlerini cepheye gönderen ve emperyalist-kapitalist efendilerin eşi benzeri görülmemiş yaptırımlarına katlanan Rusya halkı, İkinci Dünya Savaşında Hitler sürülerini yenilgiye uğratma seferini günümüz koşullarında başarıyla sürdürüyor.

Görünüş ile öz

Kimi gözlemciler, ABD-İngiltere ile Avrupa Birliği ve Japonya’nın ayrışmak yerine daha da yakınlaşmasını, emperyalist üçlünün Rusya’ya karşı tek bir blok olarak hareket etmesini, NATO’nun Ukrayna’ya daha fazla yerleşmesini, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya resmen üye olmak için başvurmasını dikkate alarak Rusya’nın aslında yenildiğini, savaşta hedeflediği ne varsa tersinin gerçekleştiğini öne sürüyorlar.

Bundan daha yanlış bir değerlendirme olamaz. Bu gözlemciler görünüş ile özü karıştırıyorlar, geçici olgularla kalıcı olguları, kısa vadeli gelişmeyle uzun vadeli süreçleri ayırt edemiyorlar.

NATO Partisinin kırılganlığı

Evet, dünyanın bütün emperyalistleri ve uşakları, savaş bloku olarak, NATO Partisi olarak birleşti. Ama bu birleşmede efendi ABD, kararları o dikte ediyor. Diğer ülkelerin hepsi neredeyse sömürge statüsüne düşmüş durumda. ABD’nin efendiliğini kabul eden düşkün Avrupa ve Japonya yönetimleri, bırakın kendi halklarını, kapitalist sınıflarının çıkarlarına bile aykırı olduğu besbelli bir yola girdiler. Bu yolda uzun süre devam edemezler.

Avrupa ve Japonya yönetimleri bu yolda devam etseler bile, işçi sınıflarını, emekçilerini, halklarını emperyalist savaşın ve Rusya’ya yaptırımların ağır bedeline razı edemezler. Füze hızıyla artan enerji ve gıda fiyatlarını, gözle görülür yoksullaşmayı kendi halkları şimdiden sorgulamaya ve reddetmeye başladı bile. Savaşa ve pahalılığa karşı benzer tepkiyi Amerikan halkında da görüyoruz.

Evet, bütün sömürgeciler ve uşakları Rusya’ya karşı birleşti ama birleşenler dünya halklarının sadece azınlığından ibaret. Asya, Afrika, Latin Amerika halkları ve yönetimleri Rusya’ya karşı savaşa katılmadılar ve katılmayı düşünmüyorlar. Çin, Hindistan, İran, Türkiye, Orta Asya, Arap dünyası, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Nijerya, Kongo Amerikan çizgisine uymadı, yaptırımlara katılmadı.

Ayrıca, resmen NATO üyesi Türkiye, yaptırımlara katılmadığı gibi, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik başvurusunu veto etti. Olmadık baskı ve hileyle Türkiye vetosunu geri alsa veya Türkiye’nin vetosu dolambaçlı yollarla aşılsa bile, NATO’nun kırılganlığı ortaya çıktı. ABD’nin tepeden tırnağa silahlandırdığı Yunanistan ile üç cepheden kuşattığı Türkiye’nin ise gerçekte müttefik olmadığı, iki devletin birbirlerinin her adımını her an savaş çıkacakmış gibi kolladığı sır değil. ABD ile Türkiye arasındaki uzlaşmaz çelişmeler ise iyi biliniyor.

NATO’nun kırılganlığı Rusya, Donbas ve Ukrayna halkının zafere doğru gitmesiyle çok daha artacak. NATO’nun yenilgisi ise, emperyalizme ve kapitalizme karşı yeni devrimci atılımları tetikleyecek.

Emperyalizmin aforozu

Üstelik, ABD önderliğindeki NATO Partisi, emperyalizme baş eğmeyen Rusya’yı dünya kapitalist sisteminden kazımak, kapitalist sistemin dışına atmak için her şeyi yapıyor. Rusya’nın döviz rezervlerini gasbediyor, şirketlerini kapatıyor. Daha düne kadar iş ortaklığı yaptıkları büyük Rus kapitalistlerini kovuyor. Putin’i deviremedikleri, Rusya’yı Yeltsin dönemindeki gibi emperyalizmin yeni sömürgesi durumunda tutamadıkları için onları cezalandırıyor. Rusya kapitalistlerinin yurt dışındaki fabrikalarına, işletmelerine, mallarına mülklerine, malikânelerine, evlerine, katlarına, yatlarına, uçaklarına el koyuyor. Kapitalist-emperyalist dünyanın büyük tekelleri, belli başlı bütün markalar Amerikan devletinin emriyle Rusya’daki yatırımlarını kapatıp Rusya pazarını terk ediyor. NATO Partisi, Rusya’nın bağımsız kapitalist bir ülke olarak yaşamasına izin vermiyor. Rus varlığını, dilini ve kültürünü yeryüzünden silmeye çalışıyor. Rusya’ya hava sahasını kapatıyor, ithalat ihracat, ticaret, yatırım, bankacılık, sigorta, seyahat, eğitim, bilim, edebiyat, sanat, spor ambargosu uyguluyor, elinden gelse Rusya vatandaşlarının nefes almasını bile yasaklayacak.

Yurtsever devrimci program

Emperyalizmin bu korkunç baskısı, sade Rusya vatandaşlarının yurtseverlik duygularını kamçılıyor. Rusya kapitalistleri ve liberalleri arasında bile yurtsever duygular yayılıyor. “Batı’nın ve kapitalistlerin dostu” olarak tanınan eski başbakan ve cumhurbaşkanı Medvedev’in emperyalizme karşı gitgide sertleşen paylaşımları bu olgunun göstergesi sayılabilir.

Daha da önemlisi, Rusya komünistlerinin, işçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin ulusal bağımsızlık ve sosyalizme dönüş programına kulak veren kitleler büyüyor. Toplumcu ekonomi talepleri yükseliyor. Sınıfsal mücadele ile ulusal mücadele iç içe geçiyor. İşçi sınıfı ve dostları güç kazanıyor. Rusya sola kayıyor.

Kısacası, işçi sınıfı ve dostlarının yurtsever devrimci mücadelesiyle içeriden, emperyalizmin baskısıyla dışarıdan sıkıştırılan Rusya kapitalist sınıfının ideolojik, ekonomik, sosyal ve siyasal gücü zayıflıyor. Rusya’nın gücü ise artıyor.

Devrimin diyalektiği

İçinde bulunduğumuz süreci belirleyecek en kilit olgu, Rusya’nın emperyalizme baş eğmemesidir. Emperyalizme baş eğmemek devrimseldir. Marks’ın sık sık hatırlattığı gibi, devrim güçlü ve birleşik bir karşıdevrime yol açar ve onunla savaşa savaşa olgunlaşır. Devrim karşıdevrimi yenmek için kendi çapını aşan yeni bir hamle yaparak zafere ulaşır.

Rusya’nın emperyalizme baş eğmemesi, dünyada devrimden kaçış döneminin sona erdiğini, devrime dönüş döneminin açıldığını gösteriyor. Teori pratiği izleyecektir. Devrimci teoriden kaçış, yerini devrimci teoriye dönüşe bırakacaktır.

Paylaş