Çevirmen: İsmail Kaplan
- Bu yazı aşağıda linki verilen siteden alınmış ve İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir.
https://en.granma.cu/reflections-of-fidel/2015-05-08/our-right-to-be-marxist-leninists
Küba Devriminin tarihî lideri, Büyük Anayurt Savaşının 70. yıl dönümü anısına, insanlığa muazzam bir hizmet sunan kahraman Sovyet halkına duyduğu derin hayranlığı ifade ediyor. 8 Mayıs 2015, 12.05.40. [Küba Komünist Partisinin yayın organı Granma’nın sunuşu-Çev.]
Büyük Anayurt Savaşının 70. yıl dönümü öbür gün 9 Mayısta kutlanacak. Saat farkı göz önüne alındığında, ben bu satırları yazarken, Rusya Federasyonu Ordusunun askerleri ve yetkilileri Moskova’nın Kızıl Meydanında kendilerine özgü çevik, askerî adımlarıyla gururlu bir şekilde geçit töreni yapacaklar.
Lenin, Marks’ın düşüncelerini hiç tereddüt etmeden benimseyen ve onları sadece kısmen sanayileşmiş uçsuz bucaksız bir ülkede yaşama geçiren parlak bir devrimci strateji uzmanıydı. Lenin’in proletarya partisi, kapitalizmin yeryüzünde yol açtığı en büyük katliamın, savaşlarda tankların, otomatik silahların, uçakların, zehirli gazların dünyada ilk kez boy gösterdiği, hatta ağır mermileri 100 kilometre öteye fırlatabilen efsanevi bir topun etkisini duyurduğu bu kanlı çatışmanın ardından, dünyanın en radikal ve en cesur partisi olarak öne çıktı.
Bu katliamdan, barışı koruması gereken fakat Afrika’da, Asya’nın büyük bölümünde, Okyanusya’da, Karayipler’de, Kanada’da sömürgeciliğin hızlı ilerleyişini ve Latin Amerika’da kibirli bir yeni-sömürgeciliği bile durduramayan Milletler Cemiyeti adlı kurum doğdu. Sadece 20 yıl sonra, Avrupa’da, girizgâhı 1936’da başlayan İspanya İç Savaşı olan ikinci bir acımasız dünya savaşı patladı.
Nazilerin ezici yenilgisinden sonra, dünya ulusları, umutlarını Birleşmiş Milletlere bağladılar. Birleşmiş Milletler, dünyanın büyük ve küçük, zengin ve yoksul ülkeleri arasında barış, kalkınma ve barışçıl işbirliğinin korunabilmesi amacıyla saldırı ve savaşları sona erdirmek için ülkeler arasında işbirliği kurmaya çalışıyordu. Milyonlarca bilim insanı, diğer görevlerin yanı sıra, zaten milyarlarca insanın kısa bir süre içinde yiyecek ve su kıtlığıyla karşılaşacağı ortadayken, insan türünün hayatta kalma olasılığını artırabilirdi. Biz yeryüzünde şimdiden 7,3 milyar insanız. 1800’de sadece 978 milyon kişi vardı; bu sayı 2000 yılında 6.07 milyara yükseldi; ve ihtiyatlı tahminlere göre, 2050 yılında 10 milyar olacak.
Yüzen herhangi bir nesneyle denize açılan göçmenlerden, Avrupalılar tarafından yüzlerce yıldır sömürgeleştirilen kıtadan oluk oluk akan Afrikalı göçmenlerle dolu teknelerin Batı Avrupa’ya gelişinden elbette pek söz edilmiyor. 23 yıl önce, Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında şunu söylemiştim: “Önemli bir biyolojik tür, doğal yaşam koşullarının hızlı ve gitgide artan ölçüde ortadan kaldırılması nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya: insandan söz ediyorum.” O sırada bu duruma ne kadar yakın olduğumuzu bilmiyordum.
Büyük Anayurt Savaşının 70. yıl dönümünü kutlarken, insanlığa muazzam bir hizmet sunan kahraman Sovyet halkına duyduğumuz derin hayranlığı kayıtlara geçirmek istiyorum. Bugün Rusya Federasyonu halkı ile dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip devleti olan Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki sağlam ittifakı görüyoruz; her iki ülke de yakın işbirlikleri, modern bilimleri, güçlü orduları ve cesur askerleri ile türümüzün yaşamının korunabilmesi için dünya barışı ve güvenliğinin güçlü bir kalkanını oluşturuyor.
Beden ve ruh sağlığı ile dayanışma ruhu, hâkim olması gereken ilkelerdir, yoksa bildiğimiz şekliyle insanlığın geleceği sonsuza dek yok olacaktır. Büyük Anayurt Savaşında ölen 27 milyon Sovyet insanı, insanlık için, düşünme ve sosyalist olma hakkı için, Marksist-Leninist, komünist olma hakkı için, karanlık çağları geride bırakmak için de öldü.
Fidel Castro Ruz
7 Mayıs 2015, gece 10.14