SSCB'nin İzmir Fuarına katılım afişi

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin 1975 yılında Uluslararası İzmir Fuarına katılımı ile ilgili belgeyi okurlarımıza sunuyoruz.

SSCB’nin “fuar paviyonunda”, yani “fuar standı”nda sergilenen çeşitli teknolojik ürünler gözümüzün önüne geliyor ilkin. Aynı zamanda, SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti halkları arasındaki ticari ve iktisadi ilişkilerin gelişmesi kadar dostluğun perçinlenmesine de ne kadar önem verildiğine tanık oluyoruz.

Ekim Devriminin 105. yılında halklar arasındaki dostluk ve dayanışma için…

SOVYET PAVİYONUNA HOŞ GELDİNİZ!

Sayın İzmirliler ve Güzel İzmir’in muhterem konukları!

Türkiye Cumhuriyetinin yakın komşusu olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin iki yüz elli milyonu aşkın halkının yaşantısını yakından tanımak istiyorsanız, paviyonumuzu ziyaret ediniz. Paviyonumuz Sovyet insanlarının 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devriminden kısa bir süre sonra siyasal, iktisadî, bilimsel ve kültürel alanlarda elde ettikleri başarıları sizlere anlatacaktır.

Sayın misafirlerimiz, bir zamanlar geri kalmış bu tarım ülkesinin Sovyet egemenlik yıllarında, Yuri Gagarin’e evrenin enginliğini ilk kez fethetmesine imkân veren; gelişmiş tarım, bilim ve tekniğe sahip, dünyanın en ileri sanayi devletlerinden biri hâline nasıl dönüştüğünü bizzat göreceksiniz.

* * *

SSCB, Enternasyonal İzmir Fuarı’na defalarca katılmıştır. Türk sanayici ve uzmanları, Sovyet sanayiinde ve tarımında kullanılmakta olan yeni makineleri ve teçhizatı, bilim ve tekniğin son başarıları olan yeni araç ve gereçleri İzmir Fuarı’nda bizzat göreceklerdir.

Sovyet paviyonunda teşhir edilen nümuneler arasında maden sanayiinde kullanılan teçhizat (bu teçhizat “Burla Biraderler” firması stoklarından temin edilebilir), dünyanın elli ülkesinde mükemmel şekilde çalışan ekskavatör maketleri, SSCB’nin yardımıyla İran ve Irak’ta inşa edilen silo depoları, SSCB mensucat sanayiinde elde edilen başarıları yansıtan AT P-160 tipi yeni dokuma tezgâhı dahil olmak üzere hafif sanayi için makine ve teçhizat, radyo, sinema ve fotoğraf makineleri, denizcilikte kullanılan türlü emniyet aletleri, balıkçılıkta kullanılan ve balık sürülerinin tesbitine yarayan sualtı aletleri ve birçok mallar dikkatleri çekecek niteliktedir.

Sayın ziyaretçiler, paviyonumuzda teşhir edilen mal nümunelerini görmekle kalmayıp ihtiyaç duyacağınız malları satın almak üzere mukavele imzalayabilirsiniz. Bunun için paviyonumuzda bulunan Sovyet firma temsilcilerine başvurmanız yeterlidir.

SSCB’nin Enternasyonal İzmir Fuarı’na katılmanın, eskisi gibi SSCB halkları ve Türkiye halkı arasındaki ticarî, iktisadî ilişkilerin gelişmesine, dostluğun perçinlenmesine yol açacağına eminiz.

Paviyonumuz emrinizdedir!

Mustafa Kemal Atatürk ve Lenin'in karşılıklı hale getirilmiş fotoğrafı

ONLAR BİZE DOSTLUĞU VASİYET ETTİLER

Sayın konuklarımız, Uluslararası İzmir Fuarı’ndaki Sovyet Paviyonu’na girince, tanıdık iki portreyi göreceksiniz. Bunlar, devletlerimizin kurucuları olan yüce Lenin’in ve Türkiye Cumhuriyetinin ünlü devlet adamı ve kumandanı Atatürk’ün portreleridir. Onların önderliği altında, ülkelerimiz şeref, özgürlük ve bağımsızlıklarını savundular. Onların atmış oldukları işbirliği temelleri zamanın deneyinden geçti.

Sovyet-Türk iyi komşuluğunun oluşumu ve takviyesi, iki komşu halkın emperyalist istilâcıların şiddetli hücumlarını kahramanca püskürttükleri zamana raslar. İki komşu arasındaki dostluğun kurulması Rusya’daki 1917 Büyük Ekim Devriminden sonra olmuştur.

Başında V. İ. Lenin’in bulunduğu Sovyet Hükûmeti, ilk faaliyet adımlarından itibaren Türkiye de dahil olmak üzere bir sıra Doğu ülkelerine Çarlık rejimi tarafından zorla kabul ettirilmiş olan eşit olmayan anlaşmaları iptal etti ve bütün uluslar arasında barış ve işbirliği politikasını ilân etti. Diplomasi dilimize ilk kez hak eşitliği, egemenlik, diğer halkların iç işlerine karışmama gibi kavramlar girdi. Bu kavramlar, “Barış Kararnamesi”, “Rusya Halklarının Hakları Deklarasyonu”, “Rusya ve Doğu’nun Bütün Müslümanlarına” çağrısı gibi V. İ. Lenin’in de şahsen hazırlıklarına katıldığı belgelerde hukukî temellere oturtuldular.

Sovyet devleti barışsever politikasını, Sovyetler Cumhuriyetini savaş yolu ile dize getirmeye çalışan emperyalist kuvvetlere karşı cesaretle yürütmüştür. Mustafa Kemal Paşa, ünlü söylevlerinden birinde, Sovyet Rusya’nın gerek kendi varlığını savunmak için, gerekse itilâf devletlerinin merhametsiz pençelerinden kendisini kurtarıp bize dostluk elini uzatmak ve milletimizle bir anlaşmaya varmak için pratik bir girişimde bulunduğunu söylemişti.

Büyük Ekim Devriminden sonra başlayan Sovyetler ülkesi ve Türkiye arasındaki yakınlaşma, zamanla daha da gelişti. Sovyet Hükûmeti, savaşan Türk halkına maddî ve manevî yardımda bulunmayı kendisine bir enternasyonalist borç biliyordu. V. İ. Lenin, RSFSC’nin Türkiye’deki ilk büyük elçisi Semyon Aralov’u Ankara’ya gönderirken kendisine şöyle demişti: “Fakir olduğumuz hâlde Türkiye’ye maddî yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmak zorundayız. Türk halkı, tek başına olmadığını hissedecektir” dedi.

Bu yardımın bir başka belirtisi de, TBMM Hükûmetinin tanınması oldu. Nisan 1920’de Sovyet devletinin kurucusuna gönderilen, kendisine yardımda bulunmak ve diplomatik ilişkiler kurmak ricasını ihtiva eden Mustafa Kemal Atatürk’ün mektubuna cevaben RSFSC Dışişleri Halk Komiseri Georgi Çiçerin’in gönderdiği mesajda Sovyet Hükûmetinin, Türk halkının bağımsızlık ve egemenliği için kahramanca sürdürdüğü savaşı büyük dikkatle izlediği ve “Türkiye için çok ağır olan bu günlerde, Sovyet Hükûmetinin, Türk ve Rus halklarını birleştirecek olan dostluğun sağlam temelini atmakla bahtiyar olduğu” yazılıydı.

Atatürk’ün silâh arkadaşı Tevfik Rüştü Aras’ın da ifade ettiği üzere genç Türk devletinin uluslararası otoritesini yükselten ve yurt içinde memnuniyetle karşılanan iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasından sonra 16 Mart 1921’de RSFSC ve Türkiye Cumhuriyeti arasında Moskova Dostluk ve Kardeşlik Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, Türk halkının egemen hakları, hürriyeti ve bağımsızlığını hukukî açıdan sağlamlaştırdı, iki komşu arasındaki ilişkilerin prensiplerini saptadı. Bu belge ile birlikte Sovyetler ülkesi tarafından yapılacak olan karşılıksız malî ve askerî yardım hakkında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre Türkiye’ye 10 milyon ruble tutarında altın, ayrıca silâh, cephane ve diğer askerî malzeme sevkedildi.

Ülkenin geniş çevrelerinin fikirlerini ifade eden “Yeni Gün” gazetesi, 1922 Ekim ayında şöyle yazıyordu: TBMM Hükûmeti sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesinde Rusya’nın şahsında çok kudretli bir dost ve müttefiğe kavuştu ve buna güvenle dayanarak büyük başarılar elde etti.”

Türk parlamenterleri
S.M.Kirov adlı
Leningrad
“Elektrosila”
birliğinin
bir atölyesinde.
Türk parlamenterleri S.M.Kirov adlı Leningrad “Elektrosila” birliğinin bir atölyesinde.

Türk yurtseverlerinin emperyalist istilâcılar karşısında kazandıkları zafer, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına yol açtı. Bu da, Türkiye’de millî kurtuluş savaşı yıllarında olduğu gibi güney komşusuna yine yardım gösteren Sovyet ülkesinde hararetle karşılandı. Bu yardım, bu kez, iktisadî ve kültürel alanlarda yapıldı. Bu bakımdan Türk hükûmet heyetinin 1932 yılında Moskova’yı ziyaretinin önemi büyük oldu. Bu ziyaretin neticesinde Kayseri ve Nazilli’de kurulacak olan iki büyük mensucat fabrikası için Türkiye’ye uzun vâdeli Sovyet kredisinin verilmesi hususunda anlaşmaya varıldı. Türk iktisatçılarına göre de millî sanayiin en gelişmiş kolunun temelini teşkil eden bu tesisler, halen de başarı ile işletilmektedir.

Sovyet-Türk iktisadî işbirliği, her zaman her iki taraf için sadece karşılıklı yararlar sağladı. Zaten her iki taraf, bu işbirliğini eşitlik ve karşılıklı fayda prensiplerine uygun olarak geliştirmeye çalışıyordu. Sovyetler ülkesi, her devletin iktisadî bağımsızlığının temeli olan ağır sanayii geliştirmek için Türk devletinin gayret gösterdiğini devamlı olarak gözönünde bulunduruyordu. SSCB işte bu nedenle Türkiye’de kurulacak olan Yakın ve Orta Doğu’nun en büyük cam fabrikasının inşaatına katıldı. İstanbul civarındaki Çayırova’da 1960 yıllarında inşa edilmiş olan bu tesis, aynı tip tesisler arasında en yüksek derecede makineleştirilmiş ve otomatikleştirilmiş bir tesistir. Bu fabrikanın faaliyete geçmesiyle Türkiye, bu çeşit mamullere olan ihtiyaçlarını tam olarak karşılama ve bu mamullerin mühim kısmını yurt dışına ihraç etme imkânını buldu.

İyi komşuluk münasebetlerinin örnekleri, Sovyetler Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki etraflı ilişkilerin, bunların tarihî gelişmesinin bütün aşamalarında her iki taraf için yararlı olduğunu ve olacağını gösteriyor. İki komşu halkın dostluğunun genişlemesi ve sağlamlaştırılması, onların millî çıkarlarına uygundur. İki devlet arasındaki dostça münasebetlerini korumayı ve daha da geliştirmeyi vasiyet eden devletlerimizin kurucuları V. İ. Lenin ve M. Kemal Atatürk, bunu bilgelikle önceden görüyorlardı. V. İ. Lenin, Sovyet-Türk iyi komşuluğunun oluşumunu daima dikkatle izliyordu. O, Türk halkının sadık dostuydu. RSFSC’nin Türkiye büyükelçilerinden Semyon Aralov tarafından yazılan ve Türkçe’ye tercüme edilen “Sovyet Diplomatının Anıları” kitabında Büyük Ekim Devriminin önderi ile yazar arasında yapılan bir söyleşiye yer veriliyor. Vladimir İlyiç Lenin şöyle diyordu: “Önemli olan halka saygıdır. Emperyalistlerin istilâcı, soyguncu politikasına karşılık uyguladığımız pürüzsüz çıkarsız bu ülkenin iç işlerine karışmamaya yönelik tutumumuzu izah ediniz… Dil öğrenin, basit insanlarla, toplum adamları ile görüşün, Çarın sefirleri gibi kendilerinizi emekçilerden bir kale duvarı ile ayırmayınız. Onlar sadrazamlarla, yüksek memurlarla ilişki kuruyorlardı. Bu bizim işimiz değildir. Biz halk ile dostluk kurmalıyız.”

Moskova
Devlet Üniversitesi
rektör vekili
Vladimir Troşin
Türk parlamento
heyeti ile görüşüyor
Moskova Devlet Üniversitesi rektör vekili Vladimir Troşin Türk parlamento heyeti ile görüşüyor.

Türk halkı ile dostluk kurmaya çalışan Sovyet Hükûmeti Başkanı, RSFSC ile Türkiye arasındaki görüşmelerin başarıyla sonuçlanması ve 16 Mart 1921 Moskova Dostluk ve Kardeşlik Anlaşmasının imzalanması için pek çok şey yaptı. Kendisi, bu tarihî görüşmelerle şahsen ilgileniyordu. Lenin, son gününe kadar Sovyet insanlarını Türk milleti de dahil olmak üzere bütün diğer halklarla dostça ilişki kurmaya çağırmıştı.

Mustafa Kemal Atatürk de kendi halkına hitaben Sovyetler ülkesi ile dostluğu kuvvetlendirmek için kendi halkına çağrıda bulunuyordu. Atatürk şöyle diyordu: “Rusya, Türkiye’ye hem manevî, hem de maddî yardımda bulundu. Milletimizin bunu unutması, büyük bir suç olurdu.“ Eylül 1922’de Semyon Aralov ile konuşan Mustafa Kemal Atatürk: “Biz Rusya ile dostuz. Rusya, bütün diğer ülkelerden önce bizi tanıdı ve bize saygı gösterdi. Bu şartlar altında Rusya, bugün, yarın ve her zaman Türkiye’nin dostluğundan emin olabilir” dedi.

O zamandan bu yana dünyada birçok değişiklikler yer aldı. Yalnız bir faktör hiç değişmemiştir: bu da, sağlam temelleri devletlerimizin kurucuları tarafından atılmış olan SSCB ve Türkiye arasındaki dostluk ve iyi komşuluğun gelişmesi ve takviyesinin zorunluğudur. 15 yılı aşkın bir süre içinde Sovyet Türk münasebetleri sürekli biçimde güçlenmektedir. Her iki taraf buna içtenlikle gayret göstermektedir. İyi komşuluğun gelişmesinde Sovyet ve Türk devlet adamları arasındaki temas ve görüşmeler önemli bir rol oynamaktadır.

APN Ajansı yayımevi, Moskova, 1975

Paylaş