İMF’siz İMF programı uygulayan siyasal iktidar koca ülkeyi dolar milyarderlerine teslim etti. Bir avuç bankacı ve holding patronu, büyük müteahhit, büyük sanayici, büyük tüccar ve toprak ağası şebekesi arsızca kârına kâr katıyor. Milyonlarca emekçiyi pahalılıktan inim inim inletiyor. Kitleler günlük gıdasını temin edemez ve konut kirasını bile ödeyemez duruma düştü. Küçük çiftçiler tarımdan sürülüyor. Küçük esnaf çökertiliyor. Bu bilançoya kapitalist vurgunculuğun işsiz bıraktığı milyonlarca insanımızı, sosyal ölüme mahkûm ettiği milyonlarca emekliyi de ekleyelim.

Genel manzara, tıpkı istibdadın kararlı eleştiricisi özgürlük şairimiz Tevfik Fikret’in “Yağma Sofrası” şiirinde betimlediği gibi:

Hepsi bu nazlı beylerindir, ne varsa ortalıkta,

Soy, sop, onur, düğün, konak, saray, caka,

hepsi sizin, efendiler, konak da, saray da, gelin de, alay da,

hepsi sizin, hepsi sizin, hem hazırlop, kolayca,

yiyin, efendiler, yiyin, bu iştah veren sofra sizin,

doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!

Türkiye 1945’ten sonra hızla emperyalizme bağımlı bir ülkeye dönüştürüldü. Amerikan Çağı işbirlikçi kapitalistlerin gücüne güç katarken bağımsız Türkiye’nin felaketi oldu. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın temel kazanımları elimizden alındı. Ödenemez boyuta ulaşan dış borçlar, NATO bağımlılığı, Gümrük Birliği, stratejik işletmelerin özelleştirilmesi ve yabancı sermayeye devredilmesi, ekonomik, mali, siyasal ve askerî bağımsızlığımızın altını oydu. Ülkemizin bağımsız kalkınmasını engelledi, halkımızın refaha kavuşmasını önledi. Emperyalizme bağımlılığın getirdiği derin zaaf, bölge ve dünya hâkimiyeti peşinde koşan Amerikan emperyalizminin iç işlerimize karışma, siyaseti keyfince belirleme, darbeler düzenleme, gerici ve bölücü terörü destekleme, ülkemizi bölüp parçalama siyasetini kolaylaştırdı.

Cumhuriyet Devrimimizin ezdiği feodal-ataerkil gericilik emperyalizmin çok yönlü desteğiyle Türkiye’de yeniden hayat buldu. “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasal mirası ayaklar altına alındı. Laiklik her geçen gün daha da budanıyor. Sadece eğitim değil, siyaset, ekonomi, sosyal hayat tarikatların pençesine düştü. Orta Çağ güçleri devlet kurumlarını aralarında paylaşıyor. Akıl bilim çağdaşlık yolundan gitgide uzaklaşıyoruz. Kadın ve çocuk düşmanlığı yaygınlaşıyor.

Ekonomide stratejik kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ülkemizi dolar milyarderleri şebekesine esir etti ve ulusal ekonominin temellerini çökertti. Tam bağımsızlığın ekonomik temelini oluşturmak, işsizlik afetini ortadan kaldırmak, kalkınmış tarım ve sanayiye ulaşmak, yoksulluğu ortadan kaldırmak, halkı refaha kavuşturmak için özelleştirilen stratejik işletmeleri tekrar kamulaştıracağız. Devlet öncülüğünde planlı yatırım ve üretim seferberliği başlatacağız. İşçilerin ve emekçilerin denetiminde herkese iş, herkese parasız sağlık, herkese parasız eğitim, herkese insanca onurlu bir yaşam sağlayacak toplumcu düzeni inşa edeceğiz.

Emperyalizme karşı bağımsızlık, gericiliğe karşı laik cumhuriyet, etnik bölünmeye karşı ulusal bütünlük, dolar milyarderleri şebekesinin sınırsız hâkimiyetine karşı toplumcu düzen mücadelesi birbirinden ayrılmaz. Vatan cumhuriyet emek mücadelesi ulusal demokratik devrimin zaferiyle taçlanacak ve işçi sınıfının öncülüğünde bütün ulusal sınıfların ortak iktidarı kurulacaktır. Kurucu Meclisin yapacağı anayasa ile halkın egemenliği ile bütün temel haklar ve özgürlükler güvence altına alınacaktır. Ulusal demokratik devrimin zaferi arasız devrimlerle kapitalizme karşı sosyalizmin yolunu açacaktır.

Ulusal Kurtuluş Savaşımıza ve Cumhuriyet Devrimimize yön veren temel düşünce, “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı bütün ulusça mücadele etmeyi uygun gören bir öğreti”dir. Bu öğreti, ufkunu sadece kendi ülkesiyle sınırlamaz, kendi ülkesi için istediklerini bütün bölge ve dünya için de ister: “Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelik olacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı hâkim olacaktır.” Biz, bu öğretiye bağlı olarak, ülkede, bölgede ve bütün dünyada antiemperyalist güçlerin en yakın birliğini savunuyoruz. Bütün dünyanın sömürgecilikten ve emperyalizmden kurtulması için, Küba Devriminin önderi Fidel Castro’nun da vurguladığı gibi, dünya işçi sınıfı hareketinin, sosyalist ve antiemperyalist ülke halkları ile Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının, emperyalist savaş blokuna ve vurucu gücü NATO’ya karşı birlikte yürümesi gerekiyor.

Yenidünya dergisi, işte bu amaçla yola çıkıyor. İşçilerin, şehir ve köy emekçilerinin, sosyalist ve yurtsever aydınların, bütün ulusal demokrat çevrelerin araştıran, sorgulayan, tartışan, değerlendiren, birleştiren gücü, devrimin sesi olmak istiyor. Ardımızda köklü bir mücadele tarihi, önümüzde parlak bir gelecek var. Eşitlik ve özgürlük dünyasına elbirliğiyle ulaşacağız.

Paylaş