ÇETİN BİR YIL
Osama Hajjaj, Cartoon Movement

Yeni yıl bütün dünya halklarına kutlu olsun. Ne var ki, bütün belirtiler, dünyada, bölgede ve ülkemizde 2024’ün çetin bir yıl olacağını gösteriyor. İşçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, bütün ilerici insanlık ile nüfusun binde birini bile bulmayan dolar milyarderleri şebekesinin emrindeki emperyalizm ve işbirlikçileri arasındaki kıran kırana çatışma yeni yılda keskinleşerek sürecek.

Egemenler cephesine bakış

Karşıdevrimci egemenler dünya halklarını ne yapsalar teslim alamadılar. Dünyayı sömürücü zalimler için dikensiz gül bahçesi yapma hayaline bir türlü kavuşamadılar.

Devasa kapitalist banka ve şirketlerin yönettiği emperyalist devletler, özellikle bağımlı halklara süreğen yoksulluk ve işsizlik dayattılar. Fırsat buldukları her yerde gericiliği ve vurgunculuğu azdırdılar. Filistin’de canlı yayında izlediğimiz soykırım yapıyorlar. Ukrayna’da darbeyle faşist güçlerin eline teslim ettikleri koca ülkeyi ABD’nin dünya hâkimiyeti uğruna NATO’nun koçbaşı olarak kullanırken çökerttiler. Arjantin’de çaresiz bıraktıkları halkın sırtına binerek iktidara faşist-liberal karması bir şarlatanı getirdiler. Orta Doğuda Suriye, Lübnan, Türkiye, Irak ve İran’a, Güney Asya’da Pakistan’a, Afrika’da Sahil ülkelerine karşı terör kampanyaları düzenlediler. Finlandiya’nın ardından İsveç’i NATO’ya fiilen bağladılar. İsveç’in resmen de bağlanması için Türkiye’ye baskı yapıyorlar. Güney Kore ve Japonya’yı Kuzey Kore’ye karşı seferber ettiler. Tayvan’ı Çin’e karşı kışkırtıyorlar. Latin Amerika’da Küba, Venezüella, Nikaragua ve Bolivya’ya karşı ambargo ve yaptırım uyguluyorlar. Orta Asya ve Kafkaslarda savaş provokasyonlarına girişiyorlar. Avrupa ve Kuzey Amerika halklarını antikomünist ve antidevrimci propagandayla sersemletiyorlar.

Ama bunların hiçbiri yetmiyor. Emperyalizm ve işbirlikçileri hedeflerine ulaşamıyor. Bu yüzden, Rusya, Çin ve Kore üçlüsünün sınırlarında, Karadeniz, Doğu Akdeniz, Basra Körfezi ve Orta Doğuda kurdukları savaş ocaklarını harlandırarak genel bir savaşa hazırlanıyorlar.

Halklar cephesinin durumu

Dünya halkları ise en ağırını Filistin’de gördüğümüz inanılmaz bedeller ödeyerek emperyalizme ve işbirlikçilerine direniyor, ulusal ve toplumsal haklarını savunuyorlar. Bağımsızlık için, demokrasi için, sosyalizm için, özgürlük eşitlik kardeşlik için, vatan cumhuriyet emek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Uyanış, örgütlenme ve mücadele eğilimi bütün dünyada yükseliyor.

Ne var ki, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı ayağa kalkan, mücadele etmeye karar veren, direnme cesaretini gösteren güçler arasındaki uluslararası dayanışma hâlâ çok zayıf. Enternasyonalist bilinç ne yazık ki henüz emekleme aşamasında.

Belli başlı sosyalist, devrimci ve ilerici güçler emperyalizme ve uzantılarına karşı kendi başına direniyor. Direnen başka güçlere kapsamlı diplomatik destek sağlıyor, dikkate değer siyasi destek veriyor, sınırlı ekonomik destek sunuyor ama onlarla askerî ittifak kurmaktan özellikle kaçınıyor.

Direnen güçlerin bu zayıf noktasını gören ABD, örneğin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Filistin’e ilişkin oylamalarda keyfince hareket ediyor. Filistin’e açık diplomatik destek veren karşısındaki güçlerin siyasi, ekonomik ve askerî alanlarda birleşmeyi becerememesini vetolarıyla fütursuzca sömürüyor ve insanlığın bütün değerlerini ayaklar altına alıyor. Tek başına kıstırdığı güçlerin yardımına diğerlerinin eylemli olarak gelemeyeceğine güveniyor.

Dünyanın zorbasına karşı tek başına direnişlerin gücü, zorbayı geriletse, itibarsızlaştırmayı başarsa ve zaman zaman ona ağır darbeler indirse de zorbalığı durdurmaya ve ortadan kaldırmaya yetmiyor. “Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz” bilgeliği uluslararası antiemperyalist güçlerin bilincinde henüz yer etmiş değil. Bu ağır zaafı gidermek, acil stratejik görev olarak dünya halklarının önünde duruyor.

Türkiye halkının tarihsel başarıları

Türkiye halkı da egemenlere karşı mücadeleden hiç geri durmadı. İki asırdır süren özgürlük ve eşitlik mücadelesinde feodal mutlakiyete, istibdada, gericiliğe, sömürgeciliğe, emperyalizme ve işbirlikçi kapitalizme karşı harikalar yarattı.

Sırasıyla hatırlayalım. Türkiye halkı 1876’da en elverişsiz koşullarda Meclis kurup meşrutiyeti ilan etti. İstibdada karşı 1908 devrimini başardı. 1920’de emperyalizme ve padişahlığa karşı Millet Meclisini topladı. Ulusal Kurtuluş Savaşıyla sömürgeci işgale son verdi. 1922’de padişahlığı kaldırdı. 1923’te bağımsız Cumhuriyeti kurdu. 1924’te halifeliği kaldırdı. 1925’te tarikatları yasakladı. Başlattığı laiklik, kadın hakları, ulusal ve bilimsel eğitim atılımını adım adım yerleştirdi. 1937’de laikliği anayasaya işledi. 1940’larda faşizme karşı mücadele etti.

İşçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, sosyalist, devrimci, ilerici yurtsever güçler 1940’ların ikinci yarısında sınıf ve sınıf mücadelesi gerçeğini siyaset ve hukuk sistemine kabul ettirdi. İşçilerin sendikal haklarını kazandı. 1950’lerde sendikal ve sosyal haklarını geliştirdi. 1961’de Türkiye devriminin hedefi olan bağımsız laik demokratik sosyal hukuk cumhuriyeti ilkesini Anayasaya yazdırdı. İşçi sınıfının grev hakkını kabul ettirdi. Kemal Türkler’in başkanlığında devrimci sendika hareketinin “kanun dışı fakat anayasa içi” grevleri 1963’te grev hakkının kanun düzeyinde yürürlüğe girmesini sağladı.

Türkiye halkı ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesini görkemli 1960’larda ve 1970’lerde ülkenin en ücra köşelerine kadar yaydı. Şehirler kasabalar köyler sosyalizm ve devrimci demokrasiyle tanıştı. İşçi sınıfının siyasal, sendikal hakları gelişti ve derinleşti. Siyasal ve sosyal mücadele, emekçi kadın hareketini, devrimci ilerici yurtsever gençlik hareketini, köy emekçilerinin kooperatif hareketini kurumsallaştırdı. ABD’den, Ortak Pazardan ve NATO’dan bağımsız Türkiye hedefini toplumun bütününe mal etti. Bağımsızlığın siyasi, mali, ekonomik, kültürel, askerî, teknolojik, bilimsel ve diplomatik alanları kapsayan bir bütün olduğu anlayışını yerleştirdi.

Türkiye halkı, 12 Eylül 1980 diktatörlüğünün karşıdevrimci karanlığına ve uzantısı gerici rejimlerin kalıcı hasarlarına karşı ayağa kalktı. 2013’te Gezi’de Mayıs-Haziran Büyük Halk Direnişini, 15 Temmuz 2016’da Amerikancı-dinci darbeye karşı Temmuz-Ağustos Büyük Halk Savunmasını gerçekleştirdi. İstibdadın kurulmasını önleyemedi ama halk iradesini bütünüyle ayaklar altına alanlara, Orta Çağ kapılarını ardına kadar açanlara baş eğmedi.

Geriye savrulma

Ne var ki, Türkiye halkı daha 1961’de Türkiye’nin bağımsız laik demokratik sosyal hukuk cumhuriyeti olduğunu Anayasaya işleyen Türkiye devriminin hedeflerinden maalesef çok uzağa düştü.

Bağımsızlığımız ABD ve NATO zincirine vurulmuş durumda. İktidar bloku ve ana muhalefet, terör örgütünü siyasal, mali, askerî olarak destekleyen, eğitip silahlandırarak ülkemizin üzerine salan ABD’nin şantajına baş eğiyor. Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunda İsveç’in NATO üyeliğine onay veriyor. Ülkemize ve komşularımıza yönelik terör saldırılarına, Filistin’de sürdürülen soykırıma rağmen Kürecik ve İncirlik üsleri ABD’ye, NATO’ya ve İsrail’e hizmet ediyor.

Dış borçlar artık döndürülemez kadar çok. İktidar, Uluslararası Para Fonu İMF’den kurtulduk diye propaganda yapıyor ama Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası İMF’ci kadrolara teslim edildi. İktidarın İMF’siz İMF programı emekçi halkın yoksulluğunu daha da dayanılmaz boyutlara ulaştırıyor. İşe başlama ücretinden başka bir şey olmaması gereken geçici asgari ücret, işçi sınıfının kalıcı ortalama geçim ücretine dönüştürüldü. Emeklilerin çoğu asgari ücretin çok altında maaşa mahkûm edildi. Bütçenin aslan payı dış borçları ve borç faizlerini ödemeye ayrılıyor. Ekonomi durgunluğa sürükleniyor.

Laiklik ayaklar altında. Anayasa Mahkemesinin “laikliğe karşı odak” olarak mahkûm ettiği ama (göstermelik para cezası dışında) cezalandırmadığı AKP 22 yıldır iktidarda. Tarikatlar bakanlıkları paylaşıyor. Eğitim, sağlık, adalet, güvenlik, diyanet ve medya tarikatlardan soruluyor. Ticaretin, siyasetin, mafyanın iç içe geçmesi hem gericiliği hem vurgunculuğu azdırıyor.

Halkın egemenliği anlamına gelen demokrasiden eser yok. Halkın iradesi her adımda çiğneniyor. Devlet yönetimini beş yılda bir yapılan seçimler dışında halkın iradesine bağlayan bir şey kalmadı. İstibdat toplumun her hücresine nüfuz ediyor.

Sosyal devlet çökertildi. Gelir ve servet dağılımı en bozuk ülkeler arasında başa oynuyoruz. İşsizlik, pahalılık, yoksulluk derinleşti, halk açlık sınırında. Dolar milyarderi ve milyoneri yerli kapitalistler ise dünya zenginleri listesinde yer alıyor.

Hukuk devleti olmakla övünen ülkede artık hukuk işlemiyor. Paranın gücü, kanunsuz yetki, kanunsuz baskı adaleti öldürdü. Anayasa Mahkemesinin anayasaya göre her kurumu ve kişiyi bağlayıcı olan kararları uygulanmıyor. Anayasa Mahkemesi, iktidarın beğenmediği her kararında yok sayılıyor. Bırakın temel hak ve özgürlükleri insanlığın tarihsel mücadele birikimine uygun olarak tanıyan hukuk devleti olmayı, kanun devleti olmaktan bile çıktık.

İşin özeti şudur. Bağımsızlığını, laik niteliğini, demokratik özünü, sosyal düzenini, hukuk yapısını emperyalizmin ve işbirlikçilerin saldırısında koruyamayan, bütünselliğini yitiren cumhuriyet, sağlığına kavuşmak için kendisine sadık yurttaşların bilinçli mücadelesine acil ihtiyaç duyuyor.

Halk yapar

Türkiye halkı bu mücadeleyi veriyor. Vatan Cumhuriyet Emek için mücadele eden sosyalist, devrimci, ilerici yurtsever güçler ayakta. Ne var ki, bu güçler arasında birlik eğilimi, tıpkı uluslararası direniş güçleri arasında olduğu gibi, zayıf. Karşısında kendisine direnen ama birlik olmayan güçleri bulan emperyalizm ve işbirlikçileri ülkeyi iflas ettirdikleri ve çöküşe götürdükleri hâlde hükümlerini hâlâ sürdürme olanağını buluyorlar.

Egemenler çok sevinmesinler. Çünkü teşhis tedavinin ilk adımıdır. Zayıf yönlerinin farkına varan halk güçleri öğrenir ve öğretir, zafere giden yolun stratejisini oluşturur. Tarihsel başarılarının birikimine dayanarak, hatalarından ders çıkararak, yanlışlarını düzelterek halkın örgütlü birleşik gücünü mutlaka örer.

Çetin 2024 yılının dünyada, bölgede, ülkemizde emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadelenin yeni aşamalara ulaşacağı bir yıl olmasını diliyoruz.

ÇETİN BİR YIL
Basın açıklaması. Mecidiyeköy, İstanbul. 30 Aralık 2023
Paylaş