KÖYLÜ VE ÇİFTÇİLERİN ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜ
“Çiftçi ölürse toprak ölür” sloganını taşıyan traktörlü çiftçiler, Alman Çiftçiler Birliğinin “Bu kadar da olmaz demek bu kadar da olmaz demektir! Her şey bitti artık!” şiarıyla düzenlediği gösteriye katıldılar.
Berlin, Almanya. Fotoğraf: Fabian Sommer/dpa

Köylüler ve çiftçiler Avrupa genelinde aylardır mücadele ediyorlar. Tarım alanında hâkimiyetini her geçen gün arttıran endüstriyel tarımcılık karşısında köylülüğün rekabet gücünü kaybederek giderek küçüldüğü bilinen bir gerçek. Endüstriyel tarım ve hayvancılığın başını çekenler ise ulusötesi şirketler. Bu şirketler çeşitli ülkelerde köylülüğü bitiriyor, geniş tarım alanlarına çörekleniyor, tohumdan ilaçlamaya tarım sektörünü ele geçiriyor. Küçük ve orta ölçekli köylülüğün ve çiftçiliğin ayakta durmasını zorlaştıran, ulusötesi şirketlerin yol açtığı bu rekabet koşulları sonucunda giderek daha fazla köylü ve çiftçi tarım ve hayvancılığı bırakıyor. Köylüler ve çiftçiler ancak devletin sağladığı çeşitli desteklerle ve sübvansiyonlarla üretimlerine devam edebiliyor ve ayakta kalabiliyorlar. Devletin bu destekleri ve sübvansiyonları çekmesi ise onların yok olması anlamına geliyor. Yine büyük bir kesimi ise ücretli, gündelik ve güvencesiz tarım işçisi olarak çalışanlardan oluşuyor ve onların da talebi adil ücretler ve çalışma koşulları.

Günümüzde bu koşullara, başını ABD emperyalizminin çektiği emperyalist blokun neden olduğu savaşlar eklenince köylülüğün koşulları daha da çekilmez bir hâle geldi, özellikle de yanı başında Ukrayna savaşının devam ettiği Avrupa’da. ABD’nin emperyalist emellerinin peşine takılmış olan Avrupa Birliği ülkelerinin önceliği ve tercihi bütçeyi savaşa ayırmak ve hatta birçok ülkede olduğu gibi Ukrayna’ya yardım için savaş bütçesini arttırmak olduğundan, bundan genel olarak emekçi halk, özel olarak da yine geleneksel tarımla uğraşan köylüler ve çiftçiler etkileniyor. Çünkü hayat pahalılığı, mazot ve gübreye uygulanan fiyat artışları yetmiyormuş gibi, alacakları destek ve sübvansiyonların kısılmasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ama ulusötesi tarım şirketleri bundan en ufak bir şekilde etkilenmiyorlar, hatta bu koşullar onlar için bir fırsat bile oluşturuyor. Savaş bu tür ulusötesi şirketler için biçilmiş kaftan diyebiliriz.1

KÖYLÜ VE ÇİFTÇİLERİN ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜ

Almanya’da ilk defa Aralık 2023’te traktörleriyle sokaklara dökülen köylüler ve çiftçilerin talebi hükûmetin tarım desteklerini kesme girişiminden vazgeçmesiydi. Berlin’de başlatılan bu traktörlü eylemler kısa sürede başka şehirlere sıçradı. Binlerce köylü ve çiftçi traktörleriyle sokaklara döküldü ve seslerini duyurabilmek için yolları trafiğe kapattı. Almanya’yı Fransa, İspanya, Yunanistan, Belçika köylüleri ve çiftçileri takip etti.

Çiftçiler bir yandan mücadele verirken onları temsil eden yapılar için bunu her zaman söylemek mümkün değil. Almanya’da çiftçilerin yüzde doksanının örgütlü olduğu Alman Çiftçiler Birliği, üyelerinin tarımdaki mazot fiyatlarında öngörülen artışa karşı verdikleri mücadeleye rağmen, uzlaşmaya hazır oldukları yönünde açıklamalarda bulundu. Ancak yerellerdeki birlikler uzlaşmaya kararlı şekilde karşı koyuyorlar ve aylardır yürütülen mücadelenin boşa verilmediğini ifade ediyorlar.

KÖYLÜ VE ÇİFTÇİLERİN ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜ

Fransa’da yine traktörleriyle yolları trafiğe kapatan köylü ve çiftçiler, durumlarının belirgin şekilde kötüleştiğine işaret ediyorlar. Paris’teki protestolar uluslararası tarım fuarının arifesinde hükûmetin tarıma yönelik destekleri kısıtlama girişimlerine karşı gerçekleşti. Çiftçilerin mali olarak çok kötü durumda oldukları, çiftçilerin artık önlerini göremedikleri, bir sonraki hasada kadar dayanıp dayanmayacaklarının belirsiz olduğu, artan maliyetler karşısında paranın suyunu çektiği, köylü ve çiftçilerin iflas etmemesi için devlet yardımının şart olduğuna işaret ediliyor. Bu zorluklara dayanamayan Fransız köylü ve çiftçiler arasında intihar edenlerin sayısı oldukça yüksek. Ayrıca tarımsal faaliyette bulunmak için girişimde bulunan çiftçilerin de kredi, sigorta vs. konularda çok fazla bürokratik engelle karşılaştıkları belirtiliyor.

Slovakya’da da gerçekleştirilen traktörlü eylemlerde köylü ve çiftçiler Çek Cumhuriyeti sınırında yolu kapatarak eylem yaptılar. Son beş yılda durumlarının kötüye gittiğini ve AB tarım politikasının değişmesi için mücadele ettiklerini söylüyorlar. Sübvansiyon almak için gerekli koşulların ağırlaştığını ve birçok bürokratik engelle karşılaştıklarını belirtiyorlar.

Ukrayna’daki savaşın çiftçilere etkisi

Şubatın başında Avrupa geneline yayılan eylemlerin ortak konusu, Avrupa Birliğinin ve AB ülkelerinin Ukrayna’daki savaşa bütçe ayırmaları, ama köylü ve çiftçilerin içinde bulundukları darboğaz için çözüm üretmek şöyle dursun, tarım sektörüne yönelik sübvansiyonları daha da kısmalarıydı. Özellikle Brüksel’de 27 ülkenin devlet başkanlarının bir araya geldiği AB zirvesinin toplandığı günlerde bu eylemler Avrupa geneline sıçradı. Köylü ve çiftçiler Ukrayna’ya tanınan büyük ayrıcalıklara karşı itirazlarını dile getirdiler. Avrupa Komisyonu Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından Ukrayna mallarına yönelik gümrük vergilerini ve kotaları bir yıl süreyle kaldırmıştı.

Polonya’da da kitlesel olarak traktörleriyle yola dökülen çiftçiler bu durum sonucunda Ukrayna’dan gelen ürünler nedeniyle haksız rekabetle karşı karşıya kaldıklarını belirtiyorlar. Polonyalı çiftçiler Mart ayının başında Polonya ile Ukrayna arasındaki tüm bağlantı yollarını kapatarak Ukrayna’dan Polonya’ya kamyon geçişlerini engellediler.

Ukrayna’nın tarımsal alanlarının ulusötesi tarım şirketlerine peşkeş çekilmesinin uzun bir geçmişi var. Monsanto, Cargill, DuPont gibi şirketlerin tarımsal üretim üzerinde büyük bir hâkimiyeti bulunuyor. Üstüne, savaş ortamında Ukrayna’nın tarımsal ürünlerin herhangi bir gümrük ve vergi kısıtlaması olmaksızın Avrupa’ya, oradan da Avrupa dışındaki ülkelere ihraç edilmesiyle, en başta bu şirketlerin savaş pastasındaki payının büyüdüğünü tahmin etmek zor olmasa gerek.

Çiftçilerin bu yaygın eylemi, Polonya Başbakanı Donald Tusk’u, Avrupa Komisyonunun Ukrayna’ya tanınan ayrıcalıklı düzenlemelerinin kaldırılması yönünde açıklama yapmak zorunda bıraktı. Çiftçilerin eylemlerinin Ukrayna’daki savaşın gidişatını etkileme potansiyelinin bulunduğunu söylemek mümkün. Diğer Avrupa ülkelerindeki çiftçilerden de destek alan bu eylem öyle bir etki yarattı ki, Ukrayna kukla hükûmetinin başkanı Zelenski bundan rahatsız oldu, hatta dayanamayıp medya karşısında duygu sömürüsünde bulunarak Polonyalı çiftçilerin ahlaki sınırları aştıkları yönünde açıklamalarda bulundu. Sanki kendisi ülkeyi savaşa sürüklememiş, binlerce Ukraynalının ölümüne sebep olmamış gibi, savaşın sonuçlarıyla boğuşan Avrupalı köylü ve çiftçilere bunu diyebiliyor. Avrupa köylü ve çiftçilerinin beli bükülmüş kimin umurunda. En temel hakları için sokağa dökülen köylü ve çiftçilerin eylemlerini bu denli hiçe saymak zaten ancak böyle savaş çığırtkanı bir kukla hükûmet başkanına yakışır.

Köylü ve çiftçilerin Avrupa genelindeki bu eylemleri çok önemli. Onlar üretimden gelen güçlerini kullanarak sokaklara dökülüyor. Eylemleri örneğin “sağcıların eylemleri” veya “radikallerin işi” gibi eleştiriler alıyor. Günümüzde ak kara, kara ak olmuş durumda. Savaş çığırtkanları kendilerine bakmadan hakkını arayanlara her türlü yaftayı vuruyor. Köylü ve çiftçiler haklarını arıyorlar. Olumlu sonuçlar alıyorlar da. Avrupa genelinde köylülüğün bu uyanışı diğer sınıf kardeşleri olan işçilere de sıçrama potansiyeli taşıyor. Almanya’da havalimanı işçileriyle havayolu şirketi Lufthansa’nın işçileri hayat pahalılığına karşı ücretlerin arttırılması talebiyle greve gittiler. Bu eylemlerin dalga dalga yayılma potansiyeli bulunuyor. Unutulmasın ki, Avrupa çapında 1848’de yaşanan devrimler büyük bir altüst oluşa sebep olmuştu ve günümüzde de bu gücün insandan yana, toplumcu bir düzenden yana devrimci bir güce dönüşme potansiyeli bulunuyor.

1 Geleneksel tarım üretiminin nasıl yok edilerek yerine küresel çapta ulusötesi tarım şirketlerinin hâkim kılındığına ilişkin olarak bkz. Toplumcu Kurtuluş, Sayı 2, Sayfa 66-74 ve https://toplumcukurtulus.com/202209/toprak-biterken/

Paylaş