20 yıllık AKP iktidarı boyunca başka bir hükümet görmeyen öğrenci gençlik, milyonlarca emekçi gibi günümüz Türkiye’sinde ekonomik yangından en çok etkilenenler arasında bulunuyor. Ancak ülkemizde yaşadığımız ekonomik kriz böylesine derin olduğu hâlde kimi iktidar ya da muhalefet çevreleri asgari yaşam koşullarını talep etmeyi bile lüks olarak görebiliyor. Bu yüzden, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan kimi maddeleri hatırlayalım.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: Madde 25

1. Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık,[1] sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.

Barınamama sorunu

Yaklaşık üç yıldır süren pandemi kısıtlamalarında “uzaktan eğitim” adı altında eğitim alma hakkından yoksun bırakılan ve yaşıtlarıyla sosyal bir ortamda yan yana gelmesi yasaklanan öğrenciler gündeme, pandemi sonrasında yaşanan yurt protestolarıyla gelmişti. Özellikle büyük şehirlerde, şehir dışından gelen öğrenciler için ekonomik yangın öncesi bile barınma ciddi bir sorun oluşturuyordu. Bugün ise bu sorunun katlanarak arttığı söylenebilir. Öyle ki büyük şehirlerde yurt bulamayan bir öğrencinin, 4000 liradan başlayan fahiş kira fiyatlarıyla eve çıkması mümkün gözükmüyor.

“Aman canım eve çıkmasınlar, yurtlarda kalsınlar” diyebileceklere hatırlatmakta fayda var. Türkiye’deki üniversite öğrenci sayıları ve kamu-özel fark etmeksizin yurt kapasiteleri arasında ciddi bir fark bulunuyor.

EKONOMİK YANGINDA ÖĞRENCİ GENÇLİK

Millî Eğitim Bakanlığının paylaştığı Yükseköğretim Kurumunun verilerine göre[2] Kredi Yurtlar Kurumu KYK’ya bağlı yurt kapasitesi tüm kadın ve erkek öğrenciler dahil olmak üzere 695.834, öte yandan devlet ya da vakıf üniversitesi fark etmeksizin öğrenci sayısı ise 6 milyon civarı[3]. Özetle Türkiye’de KYK’ya bağlı yurt kapasitesi mevcut öğrenci sayısının sekiz katı. Hâl böyle olunca öğrencilerin çoğu bu eğitim-öğretim yılı başında yurtlara yerleşemediği için ya ücretleri kiralara denk olan apartlara ya da evlere çıkmak zorunda kaldı. Ancak sorunlar bunlarla da bitmedi. Yine toplumun büyük bir çoğunluğu gibi öğrenciler de art arda gelen zamlardan faturalarını ödeyemez noktaya geldi.

Yetersiz beslenme

Öğrenci gençlerin en temel sorunlarından biri de beslenme. Daha doğrusu beslenememe.

KYK yurtlarına yerleşen öğrencilere günlük yemek yardımı veriliyor. Bu sene 19 lira olan bu yardımla öğrenciler istedikleri yemeği doya doya yiyemiyorlar. Üstelik öğrencilerin çoğu yemekleri kalitesiz olarak değerlendiriyor.

Birçok devlet üniversitesinde yemekler 10 lira, vakıf üniversitelerinde ise 20 lira civarında. Bu fiyatlar ucuzmuş gibi düşünülebilir ancak şunu akılda tutmakta fayda var. Öğrencilerin çoğu memleketinden uzakta yaşıyor, ailelerinin yanında yiyip içme imkânları yok. En iyi koşullarda bile bu fiyatlar onlar için büyük bir masraf.

Yurt bulamayıp eve çıkan öğrencilerin durumu ise çok daha vahim.

Özetle, ekmeğin üç lira olduğu, sebzelerin et fiyatına, et fiyatlarının ise ortalama bütçeli bir ailenin bile almakta zorlandığı bir rakama fırladığı bu ekonomik yangında öğrenciler evlerinde, okullarında ya da yurtlarında sağlıklı ve yeterli şekilde beslenemiyorlar.

İndirim kovalarken kaçan hayatlar

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde giyim de temel haklardan biri. Ancak öğrencilerin çok büyük bir çoğunluğu ya indirimli ürünleri kovalıyor ya da ikinci el kıyafet alıyor.

En temel ihtiyaçlarla boğuşurken konsermiş, tiyatroymuş, bilimsel olarak kendini geliştirmeymiş hayallerde kalıyor. Tam da bu noktada yine hatırlatmakta fayda var.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi:Madde 27

1. Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir.

Mezuniyet sonrası asgari ücrete sığmayan hayaller

Ekonomik yangın başlı başına bir yazı konusu ama günümüzde mezun öğrencilerin karşısına çıkan tabloya kısaca bakmak faydalı olacaktır. DİSK-AR, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na özel Türkiye’de genç işsizliğini konu alan rapor yayınladı. Rapora göre 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı TÜİK’e göre yüzde 20 civarındayken DİSK-AR kendi oranını yüzde 41 olarak açıkladı.[4] Yani neredeyse her 2 gençten biri işsiz.

İlginç bir başka veri de öğrencileri doğrudan ilgilendiriyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre üniversite mezunu gençlerin çok büyük bir kısmı asgari ücret dolaylarında ücretle işe başlıyor.

İşe alımlarda insan kayırmaca, yeteneğine eğitimine göre değerlendirmeme iş bulma olanaklarını git gide azaltıyor. Öğrencilerin çoğu artık kendi alanlarında çalışmayı hayal bile edemiyor.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: Madde 23

1. Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.

2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.

3. Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir.

Peki öğrenciler için çözüm ne?

Bir yanda milyarlara hükmeden lüks içinde yaşayan küçücük bir azınlık, bir yanda günü geçirmek için iki öğünle idare eden milyonlarca genç.

Toplumsal olarak bu haksız paylaşımın herkes farkında ama birçok öğrencinin aklında tek başıma ne yapabilirim ki düşüncesi var. Her şeyden önce öğrencilerin hatırlaması gereken bir gerçek var: “Biz milyonlarız, onlar bir avuç.” Öğrenci gençliğin önünde duran acil görev hızla yan yana gelerek hayal bile kurmamızın engellendiği memleketimizde taleplerimizi duyurmak.

Gençlerin sadece taleplerini birlikte haykırmasının bile, bir şeyleri değiştirebildiğinin örnekleriyle dolu tarihimiz.

Bugün devlet üniversitelerinde birinci öğretimdeki öğrencilerin harç ödemiyor oluşu 12 Eylül Askerî Darbesiyle getirilen soyguna karşı yıllarca “Tüm har(a)çlar kaldırılsın” diyerek eylemler düzenleyen öğrenciler sayesindedir.

Peki öğrenciler ne talep etmeli?

Kalkınmacı ve üretime dayalı ekonomik anlayışla sadece öğrencilerin değil, milyonlarca yurttaşın sorunları çözülebilir.

Öğrencilerin ilk talebi kredi adı altında geleceğimizin ipoteklenmesinin durdurulması ve hızla tüm kredilerin bursa dönüştürülmesidir. Asgari ücrete ya da maaşlara yapılacak zam oranında öğrenci burslarında da artış sağlanmalıdır.

Bunları aldık, yeter mi? Yetmez. Yine aynı hızla temel tüketim ürünlerine tavan fiyat uygulaması getirilmeli, kamunun olması gereken elektrik, iletişim, zincir market gibi işletmelerin soygunu durdurulmalıdır.

Yurt kapasiteleri artırılmalı ve kira adı altında yapılan soyguna son verilmelidir.

Şimdiye kadar Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin en alt sırasını ancak tamamladık. Piramidin üst basamaklarına doğru ilerleyelim. Konsere, tiyatroya gitmek, film izlemek lüks değil, temel bir insan hakkıdır. Belediyelerle de işbirliği yapılarak öğrencilerin sosyal-kültürel etkinliklerden yararlanması sağlanmalıdır.

Anlaştık ama izin vermezler, yaptırmazlar diye mi endişeleniyorsun. Bu topraklarda bize bırakılan gençlik mirası sayısız başarı mücadelesiyle dolu. Nazım Usta’nın da dediği gibi:

“Gelecek günler, güzel günler ellerimizdedir.”


[1]  Vurgular yazara aittir.

[2]  https://sgb.meb.gov.tr/www/mill-egitim-istatistikleri-orgun-egitim-20202021/icerik/424 İlgili rapor, “yayının tamamı” adlı dosyada sf. 230’da bulunmaktadır.

[3]  https://istatistik.yok.gov.tr/ İlgili rapora öğrenci sayıları özet tablosu tıklanarak ulaşılabilir. Verilen toplam öğrenci sayısına uzaktan ya da açık öğretim öğrenci sayısı dahil değildir.

[4]  http://arastirma.disk.org.tr/?p=8745

Paylaş