SÖYLEŞİ: BELGİN KIRIK

Edebiyat, toplumsal kriz günlerinde halkın en yakın dostu olmuştur.

Romanlar, şiirler, hikâyeler sevinçlerimizi, acılarımızı, özlemlerimizi dile getirirken ortak duygular etrafında birleşmemizin ortamını da yaratır. Daha da ilerisi, yeni bir dünyanın izlerini sezeriz edebiyatla. Ekmek, gül ve hürriyet günlerinin hayali belirir.

Edebiyat dünyasından iki yazarı sayfalarımıza konuk ediyoruz. Egemen toplumsal dayatmaları edebiyatla ve edebiyatta aşan iki dostumuz Ayşe Övür ve Bahar Yaka ile, kadının edebiyattaki, edebiyatın toplumdaki yeri üzerine söyleştik.

Söyleşimiz için bize kapılarını açan Semerkant Kitabevine teşekkür ediyoruz.

Kadının toplumda özgür, eşit bir birey olarak yerini alma mücadelesi sürüyor.

Siz de bu koşullarda yazarlık yolculuğuna çıkan bir edebiyatçı olarak, kadın olmanın öyküleriniz/romanlarınız/eserleriniz üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

EDEBÄ°YATLA Ä°LERLEMEK

Ayşe Övür:

Bu soruya farklı açılardan yanıt verebilirim. Edebiyat dünyasına henüz birkaç yıl önce adım atmış bir romancı olarak itiraf etmeliyim ki hiç tahmin etmediğim güçlü bir kadın dayanışması ile karşılaştım. Bu durum bana umut ve kuvvet verdi. Öte yandan şunu da itiraf etmeliyim ki bazı erkek yazarların, kadınları küçümseme ve sistem dışına atma çabalarına şahit oldum ve hayret ettim. Doğrusu bu beklediğim bir durum değildi.

Kadınları güçlü şekilde birleştiren konulardan biri de yıllardır erkek egemen sanat dünyasında kendilerine yer açarken karşılaştıkları sorunlar olmalı diye düşünüyorum. Sonunda çareyi güçlerini birleştirmek ve kız kardeşlik duygusuyla hareket etmekte bulmuşlar ki bu çok değerli ve saygın bir duruş.

Kadının toplumda, vicdanı taşıyan ve geleceğe ileten kişi olduğunu düşünüyorum. Yazdığım romanlarda hep dışarıya karşı güçlü duran erkek kahramanların içlerindeki yaraları göstermeye çalıştım. Bir şekilde erkeklere de ayna tutmaya çalışıyorum. Sanırım bir kadın olarak bunu, karşı cinsim olan erkeklere ışık tutmadan, onları eksik yönleriyle barıştırmadan dengeli bir toplum yaratamayacağımızı düşündüğüm için yapıyorum. Ben bireysel ve toplumsal barışın dengeli ilişkiler ve vicdan sayesinde yaşatılabilineceğini düşünüyorum. Çünkü vicdan duygusu herkeste vardır ve zihnimiz her ne kadar üzerini kapatmaya çalışsa da bir şekilde kendisini belli eder. Şunu da eklemek istiyorum , ötekini yok saymak karşı olarak gördüğümüz tarafı daha da güçlendirir ve zalimleştirir. Bu nedenle erkeklerin ve kadınların zayıf yönlerini onlara göstermek de edebiyatın işidir.

EDEBÄ°YATLA Ä°LERLEMEK
EDEBÄ°YATLA Ä°LERLEMEK

Bahar Yaka:

Bu toplumda kadın olmanın bırakın yaptığınız sanata, günlük yaÅŸama bile o kadar olumsuz ve insanı aÅŸağı çeken etkisi var ki… Sanatçı duyarlılığı ile bu negatif enerjiyi paratoner gibi kendine çekmek de cabası… Ä°stediÄŸimiz hayatı yaÅŸayalım, istediÄŸimiz kadar bilinçli ve farkında yaÅŸam alanları oluÅŸturalım, bu dünyanın kadınla olan derdi, ne yapıp eder girer, oturur gündeminize ve siz günlerce etkisinden çıkamazsınız. DoÄŸal olarak da bu önce hücrelerinize sirayet eder, sonra ruhunuza iÅŸler. Tepkiniz de ya dilinizden dökülür iÄŸne iÄŸne ya kaleminizden kan kırmızı mürekkeple…

Toplumsal krize sürüklenen Türkiye aynı zamanda bugünleri büyük bir atılımla/sıçramayla atlatma olanaklarını da barındırıyor. Her kriz aynı zamanda toplumsal ilerleme, kalkınma, özgürlük, eşitlik, kardeşlik çağrılarını da öne çıkartır. Bu anlamda sizce edebiyatçıların toplumsal ilerlemeye nasıl bir katkısı olabilir?

Bahar Yaka:

Ä°lk cümlenize yürekten katılmayı istiyorum. Bizim katkımıza gelince, ÅŸunu söyleyebilirim «Yazarak! Ä°nadına yazarak!» Bu ülkede kadına yapılan hiçbir fiziksel ve psikolojik ÅŸiddet unutulmayana kadar, bundan sonra yapılması planlananlara engel olunana kadar, cinsiyetçi ayrımı konuÅŸmadığımız, insanın insan olarak deÄŸer gördüğü günler gelene kadar yazarak…

Ayşe Övür:

EDEBÄ°YATLA Ä°LERLEMEK

Toplumsal kavramların hepsi sanatın yapı taşlarındandır. Edebiyatın tarihin akışına göre evrilen pek çok farklı yüzü var. Günümüzde bunlardan biri insan vicdanının, duygusunun ve içtenliğinin en önemli göstergesi olmasıdır. Edebiyatın bir diğer anlamı ise toplumların adalet ve barış arayışını ifade etmesidir. Toplumsal ilerleme ve refah bence, adil bir hukuk sistemi ve dengeli bir ekonomik paylaşımla olanaklı olur. İşte edebiyat ve sanat burada devreye giriyor. Hukuk, ekonomik denge ve barış toplumun kolektif vicdanı ile kurulabilir. Yaşadığı sistemin kültürel kodlarının da ve zaaflarının da farkında olan en önemli toplum kurucular yazarlar ve sanatçılardır. Bu farkındalıkla kaos ortamlarında bireyin arayışını doğru tarafa yönlendirecek güce sahiptirler. Umudun ve vicdanın yönü daima ilerlemenin ve akılcı toplumsal dönüşümün de olduğu yöndür.

PaylaÅŸ