Yeni yılı olağanüstü ağırlaşmış sorunlarla fakat bu sorunların üstesinden el birliğiyle gelmeye başlayacağımız umuduyla karşılıyoruz. 2023 Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı. Ümit ediyoruz ki, yüzüncü yıl, işçilerin, şehir ve köy emekçilerinin, yurtsever bütün güçlerin, kısacası, Türkiye halkının kesintisiz mücadeleyle Anayasaya yazdırdığı iradesine uygun olarak bağımsız bütün laik demokratik sosyal hukuk devleti olması gereken Cumhuriyeti ayağa kaldırma doğrultusunda önemli bir dönemeç olacak.

Sömürü ve zulüm

AKP iktidarı halkı kasıp kavuran pahalılığa rağmen asgari ücreti 8506 lira olarak belirledi. İşçiler adına görüşmelere katılan ılımlı ve uyumlu Türk-İş’in 9000 liralık önerisini bile kabul etmedi, patron sendikasıyla el ele vererek asgari ücreti açlık sınırında tuttu. Bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in açıklamasına göre işçilerin yüzde 37’sinin alacağı ücret olan asgari ücretle işçi ailelerinin, bırakın insanca yaşamayı, gıda, kira, elektrik, doğal gaz, su ve ulaşım giderlerini nasıl karşılayacağını bile umursamadı.

İktidar emeklilikte yaşa takılan milyonlarca emekçinin mağduriyetini 2022 yılı bitmeden çözeceğine dair en üst makamdan söz verdiği hâlde Millet Meclisini tatile soktu ve sorunu 2023’e bıraktı. Üstelik, emekli aylığı bağlama oranının bu kadar düşük tutulduğu ortamda, sorunun sözü edilen çözümünün aslında gerçek bir çözüm olmadığı, yeni emekli olacakların da maalesef sefalet maaşına mahkûm edilen milyonlarca emekliye katılacağı ortada. Kapitalist sömürü ve zulüm sınır tanımıyor.

AKP’nin icraatı

Bankerlerin, borsacıların ve holding sahiplerinin kârları tavan yaparken işçileri emekçileri açlığa mahkûm eden, dolar milyarderlerinden ve milyonerlerinden servet vergisi almayı reddeden, döviz ticaretini yasaklamaya yanaşmayan, devleti halkın sırtından yabancı ve yerli tefecilere gırtlağına kadar borca sokan, gıda tekellerini devletleştirmek yerine patronlarını göstermelik azarlamakla yetinen, özelleştirmeleri iptal edip işsizlik belasına son verecek kamu yatırım hamlesi başlatmayı aklına bile getirmeyen, küçük çiftçileri ve esnafı koruyup emeklileri açlığın pençesinden çıkaracak yerde vurgunculara çalışmaya devam eden, ekonomiyi yabancı tekellere ve işbirlikçi kompradorlara teslim eden gümrük birliğini sorgulamayan, ulusal tarımı ve sanayiyi güçlendirecek planlı ekonomiden ısrarla uzak duran iktidar bütün bunların hesabını halka vermek zorunda kalacaktır.

Orta Çağ saldırısı

Türkiye halkı İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı şeyhinin 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridiyle sözüm ona “evlendirmesi” rezaletiyle sarsıldı. Çocuğun cinsel kölelikten kurtulmak için yıllar boyunca verdiği mücadelenin nasıl baskı ve hileyle boşa çıkarıldığı, en sonunda şikâyetini devletin yürütme ve yargı kurumlarına ulaştırmayı başaran genç kadının davasının iki yıldır nasıl örtbas edildiği ortaya çıktı.

Büyük öfke yaratan bu rezalet, gerici kurumların çocuklara ve kadınlara yönelik sistemli saldırısının hangi boyutlara ulaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Toplumsal yaşamı Nakşibendi ve Nurcu tarikatların saldırısına açan, milyonlarca kız ve erkek çocuğunu “din eğitimi” örtüsü altında Orta Çağ zebanilerinin eline bırakan iktidarın tarikat-ticaret-siyaset formülüne dayanan gerçekliği bir kez daha çiğ ışıkta yakalandı. Anayasa Mahkemesinin AKP’yi “laikliğe karşı odak” olmaktan suçlu bulduğu fakat kapatmadığı, AKP’nin eylemlerini serbestçe ve daha da pervasız biçimde sürdürdüğü hatırlandı.

Laikliğe aykırı teklif

İktidar laikliğin altını oymanın yol açtığı toplumsal çürümeyi Cumhuriyetin akıl bilim çağdaşlık ilkesi ışığında kesip atmayı talep eden halkın iradesine uyacağına, tam tersi yönde yürümekte inat ediyor. Çocukları ve kadınları çok daha kitlesel ölçekte köleliğe sürükleyecek, bütün yurttaşları kul düzeyine indirecek bir anayasa değişikliğini yapmaya çalışıyor. AKP, MHP ve BBP’li 336 milletvekilinin imzasıyla Millet Meclisine sunulan değişiklik teklifi, “dinî inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini” imtiyazlı bir statüye yükseltiyor, kamu hizmetinde kadınların dinî inanca bağlı örtünmesinin ve kıyafetinin hiçbir şekilde engellenemeyeceğini belirtiyor.

Oysa Anayasanın 24. maddesi, “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” diyerek laikliği tanımlıyor ve laikliğe aykırı eylemleri yasaklıyor. AKP’nin ve ortaklarının devletin temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma anlamına gelen değişiklik teklifi açıkça laikliğe aykırıdır.

Anayasanın 2. maddesi laikliği Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayıyor. Anayasanın 4. maddesi ise Cumhuriyetin niteliklerinin değiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğini öngörüyor. AKP’nin teklifi de, teklifin görüşülmesi de, teklifin kanunlaştırılması da Anayasaya açıkça aykırıdır.

Üstelik, Anayasanın 10. maddesine göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. … Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. … Devlet organları ve idare makamları, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

Ayrıca, Anayasanın 14. maddesine göre, “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”

Korkutmaca reddedilmelidir

AKP, Anayasanın 2, 4, 10, 14 ve 24. maddelerini apaçık çiğneyen değişiklik teklifini başta CHP olmak üzere Altılı Masaya ve HDP’ye kabul ettirmeye çalışıyor. Onları sözüm ona “sağ seçmenin oyunu kaybedersiniz” diye korkutuyor. AKP’nin bu girişimi, siyasi veya hukuki hiçbir değer taşımayan bir suç ortaklığı çağrısıdır ve kesinlikle reddedilmelidir.

Anayasanın devletin temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırmayı yasaklaması Türkiye ve dünya devrimlerinin deneyiminden çıkarılan bir derstir. Kısmen de olsa din kurallarına dayandırılan devlet bir süre sonra kendini Orta Çağda bulur. Laiklik özgürlüğün temel şartıdır. Ekmek gibi, su gibi, insanlığın vazgeçilmez ihtiyacıdır.

Sis perdesi

AKP’nin teklifinde, Anayasanın 41. maddesinde yer alan “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” hükmüne, “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmü ekleniyor.

Medeni Kanunda evlilik birliği zaten ancak kadın ve erkek arasında kurulabildiği için, bu değişiklik teklifi ilk bakışta anlamsız görünüyor. Fakat amaç, toplumu eşcinsellikle korkutmak, eşcinsel yurttaşları hedefe koyarak onlara karşı cadı avı başlatmak, erişkin yurttaşları tıpkı Orta Çağda olduğu gibi can güvenliğinden, özgürlük ve eşitlikten yoksun bırakmak olduğu için, teklif, ataerkil gericiliğin mantığı açısından gayet anlamlı duruyor. AKP, eşcinselliği sis perdesi olarak kullanarak Orta Çağa dönüş programını derinleştirmeye çalışıyor. Yurttaşların özgürlüğüne ve eşitliğine açıkça aykırı olan bu teklif de kesinlikle reddedilmelidir.

İmamoğlu kararı

AKP, art arda iki kez kaybettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığını yaklaşan seçimlerden önce, halkın iradesine aykırı olarak ve seçime gerek kalmadan kazanmak için siyasi darbe düzenledi. Ekrem İmamoğlu’nu “ahmak davası”nda mahkûm ettirdi. Bu mahkûmiyetle İmamoğlu’nun siyasi yasaklı duruma düşmesinin ve belediyenin bütün imkânlarıyla AKP’ye geçmesinin yolu açılıyor.

İBB’nin gasbedilmesini hızlandırmak ve çift dikişle sağlama bağlamak için şimdi de sözüm ona “teröristler işe alındı” bahanesiyle İBB yönetimine karşı yeni bir dava hazırlığı sürüyor.

AKP, hukuku kötüye kullanıyor, istibdada dayanak yapıyor. Halk iradesini iptal etmek, muhalefeti bastırmak kabul edilemez.

Ulusal demokratik birlik

İstibdadın panzehiri halkın demokratik seferberliğidir. Halk, siyasi partiler, sendikalar, dernekler anayasal ve kanuni haklarını kullanmalı, basın açıklamalarıyla, gösterilerle, yürüyüşlerle, grevlerle, boykotlarla, protestolarla iradesini göstermeli, laiklikten, özgürlük ve eşitlikten, siyasi, sosyal, ekonomik ve örgütsel haklarından asla vazgeçmeyeceğini ortaya koymalıdır.

CHP dahil ilerici muhalefet, kendini emperyalizme ve gericiliğe beğendirme sevdasından artık vazgeçmelidir. Bu sevda, ilerici muhalefetin ideolojik, siyasal ve örgütsel iradesini felç etmekten başka sonuç doğurmadı, doğurmuyor ve doğurmaz.

Emperyalizm ile işbirlikçi oligarşi CHP’yi etkisizleştirmek, sadece “dereyi geçerken mecburen kullanılan at” olarak keyfince yönlendirmek istiyor. İstibdadın CHP’yi zayıflatma ve dağıtma hedefi ile emperyalizmin Altılı Masayı“AKP’siz AKP” olarak düzenleme hedefi bu noktada buluşuyor.

Başta sosyalist ve devrimci demokratik partiler olmak üzere CHP dahil bütün yurtsever güçler emperyalizme ve istibdada karşı birleşmeli, ulusal birliği sağlamalı ve vatan cumhuriyet emek programını hayata geçirmek için bütün halka çağrıda bulunmalıdır.

2023 bütün halkımıza kutlu olsun.

Paylaş