İstibdat, halka ait olan egemenliğin gasbedilmesidir. Ulusal Kurtuluş Savaşının ve Cumhuriyet Devriminin anayasalarını ve kanunlarını ayaklar altına alan istibdat, hâkimiyetini kurar kurmaz büyük tanımlayıcı, büyük atayıcı ve büyük sansürcü olarak hareket etti. Büyük tanımlayıcı rolüyle, laik cumhuriyet öğretilerini kötüledi ve yerlerine naslara dayalı tarikat öğretilerini koydu. Büyük atayıcı rolüyle, laik cumhuriyet öğretilerine bağlı devlet kadrolarının yerine tarikat öğretilerine bağlı kadroları yerleştirdi. Büyük sansürcü rolüyle laik cumhuriyet öğretilerinin halka sunulmasını yasakladı ve halkın beşikten mezara kadar sadece Orta Çağ öğretilerine maruz kalması için laik cumhuriyet taraftarlarına ağır cezalar getirdi.

BÜYÜK YOKSULLAŞTIRICI

İstibdadın büyük tanımlayıcı, büyük atayıcı ve büyük sansürcü rolünü üstlenmesinin temel güdüsü sınıfsaldır. İşçi sınıfını, şehir ve köy emekçilerini, bütün sade yurttaşları mümkün olduğu kadar sömürmektir. Dünya kapitalist sistemi içerisinde yarı feodal-ataerkil, yarı kapitalist bir iktidar niteliğini taşıyan istibdadın asıl hedefi, emekçi halk kitlelerini yoksullaştırmak, yoksullaştırdığı kitlelerden sızdırdığı serveti kendisine ve etrafına topladığı bir avuç şirkete aktarmaktır. İstibdat, kendi hâkimiyetine karşı çıkmamaları koşuluyla ekonomik sömürülerine müsaade ettiği TÜSİAD banka ve holdinglerinin yanı sıra, asıl temsilcisi olduğu MÜSİAD sanayici, tüccar ve müteahhitlerini en hızlı biçimde büyütmek için büyük yoksullaştırıcı rolünü üstlendi. Emekçi halk kitlelerini azgınca yoksullaştırarak bir avuç büyük kapitalist şirketi arsızca daha da zenginleştirdi.

Demek ki, istibdadın laik cumhuriyeti ayaklar altına alması ile emekçi halkı yoksullaştırması aynı madalyonun iki yüzüdür. Büyük tanımlayıcı, büyük atayıcı, büyük sansürcü istibdat aynı zamanda büyük yoksullaştırıcıdır. Hem laik cumhuriyetin anayasalarını ve kanunlarını çiğner hem emekçi halkı en ağır biçimde ezer. İstibdat, emekçi halka kölece itaatten başka bir seçenek bırakmamak için elinden gelen her şeyi yapar. Öyleyse, laik cumhuriyeti savunmakla emekçi halkın sömürüden kurtulma, insanca yaşama mücadelesi ayrılmaz bir bütündür. Akıl bilim çağdaşlığı savunmakla özgürlük eşitlik kardeşliği savunmak arasında kopmaz bir bağ vardır.

Somut gösterge

İstibdadın büyük yoksullaştırıcı rolünü görmek için 2017’den 2022’ye kadar gayrisafi katma değer içerisinde ücret gelirleri ile sermaye gelirlerini (kâr, faiz, rant) TÜİK istatistiklerine göre karşılaştıralım:

YılÜcret gelirleri (yüzde)Sermaye gelirleri (yüzde)
201734,449,4
201833,549,5
201934,847,4
202032,949,4
202130,152,5
202226,554,5

Görüldüğü gibi, yerel yönetim seçimlerinin yapıldığı 2019 yılı dışında, ücret gelirleri dönem boyunca düzenli olarak azalmış. Sermaye gelirleri ise, yine aynı yıl dışında, düzenli olarak artmış.

Elimizde Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin yapıldığı 2023 yılına ait henüz sadece ilk çeyrek (Ocak Şubat Mart) istatistikleri var. Bu istatistiğe göre ise, seçim öncesinde yukarıdaki tabloyla karşılaştırıldığında olağanüstü bir sapma meydana gelmiş. Ücret gelirleri yüzde 38’e çıkmış, sermaye gelirleri yüzde 38,2’ye düşmüş! Yani istibdat, her ne pahasına olursa olsun seçimi kazanma gayretiyle temel davranışında değişikliğe gitmiş, emekçilere geçici olduğu besbelli bir olanak sağlayıp sermaye gelirlerini azaltırken ücret gelirlerini artırmış.

Değişen ve değişmeyen

Seçimin hemen ardından ise, Hazine ve Maliye Bakanlığına Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanlığına Hafize Gaye Erkan atandı. Uluslararası finans kapitalin ve TÜSİAD’ın “güvenilir” saydığı bu iki eleman ekonominin iki stratejik kurumunun başına geçti. MÜSİAD’ın gözdelerinden Cevdet Yılmaz Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Ömer Bolat Ticaret Bakanı yapıldı.

Ve istibdat, temel davranış kalıbına, büyük yoksullaştırıcı rolüne geri döndü. İMF’siz İMF programını uygulamaya koydu. KDV ve ÖTV oranlarını artırdı. MTV’yi ikiye katladı. Gıda ve temizlik maddelerine, ulaşıma, suya, ısınma giderlerine, harçlara fahiş zamlar yaptı. Konut ve işyeri kiraları fırladı. İstibdat, buna karşılık, ücret gelirlerini iyice tırpanladı. İnsafsız bir bürokratik oyunla işçi ve esnaf emeklilerinin en büyük kısmının maaşında artış yapmadı. Memur maaşları ile memur emeklisi maaşları arasındaki bağı koparttı. İşçi ve esnaf emeklilerinin durumunu düzelteceğine, memur emeklilerini de işçi ve esnaf emeklilerinin durumuna düşürdü.

İstibdadın “yerli ve millî” ekonomi programı uyguladığını iddia ettiği döneminin özetini o zamanki Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 4 Haziran 2022’de şöyle vermişti: “Kur korumalı TL’ye geçerek bir yandan doları frenledik. Diğer yandan üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden, dar gelirliler hariç, üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyor.”

İstibdadın, Mehmet Şimşek’in ağzından, “rasyonel” ekonomi programına geçtiğini iddia ettiği, önceki dönemin alameti farikası kur korumalı TL sistemini törpülemeye başladığı, politika faizini bir çırpıda 7,5 puan artırarak yüzde 25’e çıkardığı ve ekonomiyi ağır biçimde yavaşlatacak İMF’siz İMF programı uyguladığı yeni dönemde, bizzat Erdoğan, 14 Ağustos 2023’te yaptığı açıklamada, “Milletimizin pahalılıktan bunaldığının farkındayım fakat bu derdi de yine biz çözeceğiz” dedi.

Programlar, yöntemler değişiyor ama temel gerçek hiç değişmiyor: Dar gelirliler her durumda zararlı çıkıyor, millet her durumda bunalıyor. Emekçi halkın büyük yoksullaşması, bir avuç kapitalist şirketin büyük zenginleşmesi her durumda sürüyor.

BÜYÜK YOKSULLAŞTIRICI

Yeni yol

İstibdat, 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler öncesinde de Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinde yaptığı gibi geçici bir ferahlama sağlayacak fakat orta ve uzun vadede halkı yoksullaştırırken bir avuç kapitalist şirketi zenginleştiren temel ekonomi politikasını etkilemeyecek bir seçim stratejisi hazırlıyor. Fakat “kör kör parmağım gözüne” bu stratejinin istibdadın işine bir kez daha yarayıp yaramadığını göreceğiz. Halkı her zaman aldatabileceklerini sananlar yanılırlar.

İstibdat, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi mantığının aksine, emekçi halkın temel çıkarlarının aksine, uluslararası ve yerli rantiyeye, vurgunculara, dolar milyarderleri şebekesine servet vergisi uygulamayı, devlet öncülüğünde büyük bir yatırım, istihdam ve kalkınma programı başlatmayı gündeme bile getirmiyor. Rantiyeye faiz ve borç ödemek için halkı yoksullaştırmakta inat ediyor. İnadının bedelini ödeyecektir.

Türkiye halkının aşağı yukarı yarısı her durumda istibdada karşı mücadele etti. İktidarın seçim köprüsünü geçinceye kadar ferahlık yaratma stratejisine kapılmadı. İstibdat, bu stratejiye kapılan halk kesimlerinin ulusal güvenlik ve bütünlük konusundaki endişelerini eskiden olduğu gibi rahat sömüremeyecek. Çünkü bizzat kendisi zaten ABD’ye, NATO’ya, AB’ye, İMF’ye, uluslararası tefecilere dümen kırıyor. Bütün halkı bunaltan toplumsal krizi çözmek, ülkeyi ABD’nin derinleşen emperyalist kuşatmasından kurtarmak, zaten baş sorumlusu olduğu tarikatların yol açtığı kötülüklerden kurtarmak için ne niyeti ne de programı var.

Türkiye halkı kendi başının çaresine bakmayı bilecektir. Sosyalistler, Kemalistler, ulusal demokratik güçler birleşerek, direnerek, mücadele ederek tıpkı yüz yıl öncesinde olduğu gibi yeni bir yol açacak, Türkiye devrimini zafere ulaştıracaktır. Büyük yoksullaştırıcının miadı doluyor.

Paylaş