ABD ve NATO’nun doğuya doğru yayılma politikasının bir sonucu olarak çıkan Ukrayna’daki savaş altıncı ayını doldururken Avrupa Birliği AB, başından itibaren bağımsız bir tutum almak yerine ABD’nin bu politikasını aynen izledi. Ukrayna’yı NATO’ya ve AB’ye entegre etmek uğruna, başta Donbas halkı olmak üzere, Ukrayna halkının gerçek çıkarları gözardı edildi. Hatırlayalım, Ukrayna hükûmeti, Donbas’taki sivil halka ve bölgenin alt yapısına yönelik, neonazi faşist güçlerin öncülüğünde terörist saldırılar düzenlemişti. Yıllardır bu faaliyetler ABD ve NATO tarafından destekleniyordu. Rusya Federasyonu’nun operasyonu Donbas halkının, ölüm ve yıkım getiren bu terörist saldırılara karşı Rusya hükûmetinden önlem almasını istemesinin ardından gerçekleşmişti.

Savaş başladıktan sonra, ABD ve NATO, bu tansiyonun müzakerelerle sonlandırılmasını baltalayarak savaşı daha da tırmandırma politikası izledi. Bu süreçte Rusya’ya karşı hedeflerini gerçekleştirebilmek için, AB’nin iki büyük gücü olan Almanya ve Fransa’yı yanına çekti.

Almanya’daki Koalisyon Hükûmeti
Savaşın başladığı tarihte Almanya, Eylül 2021’deki genel seçimlerinden çıkalı henüz 5 ay olmuştu. Eylül’deki genel seçimlerde Sosyal Demokrat Parti SPD (206 milletvekili ile) birinci gelerek Meclis’te en fazla sandalye sayısını kazanan parti olmuştu. Onu izleyen CDU/CSU (Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik) Partileri (197 sandalye ile) oldu. SPD’nin sandalye sayısı, tek başına hükûmeti kurmaya yetmeyince, 8 Aralık’ta, şu anda Almanya’nın başında olan hükûmeti, Birlik 90/Yeşiller Partisi (118 sandalye) ve Hür Demokrat Parti FDP (92 sandalye) ile birlikte koalisyon oluşturarak kurdu. Sol Partinin sandalye sayısı ise bu seçimlerde 39’da kaldı. Koalisyon partileri 2017 genel seçimlerine göre oylarını artırırken Sol Parti (Die Linke) 30 sandalye kaybederek bariz bir düşüş kaydetti.(1)

ABD’NİN AVRUPA’DAKİ UZANTISI YEŞİLLER PARTİSİ

Daha kurulma arifesinde “sol” görünümlü bu koalisyon hükûmeti eleştirildi. Hatta henüz koalisyon şekillenmeden önce, Alman Komünist Partisi DKP, dört parti arasından hangileri koalisyon hükûmetini oluşturursa oluştursun, “Tüm seçeneklerin Federal hükûmetin gerek içte gerekse dışta saldırganlığını artıracağı anlamına geliyor” tespitinde bulundu. Ayrıca, büyük bir öngörüyle, “Tüm bu partiler farklı nüanslarla olsa da, NATO’nun savaş çizgisini ve AB’nin militerleşmesini, Rusya ve Çin karşıtı çizgiyi savundular. Tüm bu partiler bu ülkenin insanlarının demokratik ve sosyal haklarına yoğun saldırı anlamına geliyor. Bu saldırılar seçimlerden sonra daha da ağırlaşacak. Gerekçeleri farklı olacak. Her biri az veya çok ‘çevre’nin kurtarılmasını gerekçe gösterecek.” Sol Partinin ağır oy kaybına uğramasında ise sevinilecek bir yan olmadığı, bunun, “Sol Partinin hükûmete dahil olmak uğruna her şeyden vazgeçmeye hazır olduğunu göstermesinin bir sonucu olduğu” ifade edildi.(2)

Hükûmetin Ukrayna Savaşı’ndaki Tutumu
Gelişmeler, bu tespitleri haklı çıkardı ve gerçekten, “Şimdiye kadar hiçbir Alman hükûmetinin bir savaşın tırmanışına bu savaştaki kadar teşne olmadığını” her geçen gün daha fazla doğruladı. Hükûmet barışa destek vermek, savaşa karşı görüş bildirerek müzakereye çağırmak yerine, silsile hâlinde savaşın tırmanmasına yönelik kararlar aldı. ABD ve NATO’nun politikalarına tam destek vererek Ukrayna’ya askerî, siyasi ve mali olarak yardımda bulundu. Neonazi faşist güçlere destek vererek savaş kışkırtıcılığında eşi benzeri görülmemiş bir aşamaya vardı. Bu destek Ukrayna’ya askerî teçhizat ve ağır silahlar sevketmekten Ukraynalı askerlere eğitim vermeye kadar uzandı.(3) Alman Meclisi’nde “Trafik Lambası”(4) koalisyon hükûmetinin verdiği önergeye muhalefetteki sağcı “Union” (Birlik)(5) partileri onay vererek Ukrayna’ya silah sevkedilmesi konusunda tam bir mutabakat içinde olduklarını gösterdi.(6) Bu destek Ukrayna’nın gözünü o kadar yaşartmış olmalı ki, Ukrayna Büyükelçisi Andrij Melnyk, işi, önceki Başbakan Angela Merkel’in o dönem Kuzey Akım 2 boru hattı lehine Ukrayna’ya silah sevkedilmesine karşı verdiği kararlar nedeniyle Alman halkı önünde açıklama yapmaya davet etmeye vardırarak pervasızlıkta sınır tanımadığını gösterdi.(7)

ABD’NİN AVRUPA’DAKİ UZANTISI YEŞİLLER PARTİSİ
Almanya Federal Meclisi: Alman ve Avrupa Birliği bayraklarının yanında şu sıralar Ukrayna bayrağı da çekilmiş durumda. Fotoğraf: Kay Nietfeld / dpa

Koalisyonun En Gerici Partisi Yeşiller
Savaş kışkırtıcısı Alman koalisyon hükûmetinin bu çizgisi, özellikle koalisyon ortaklarından Yeşiller Partisinin yaklaşımlarına ve geçmişine baktığımızda, hiç de şaşırtıcı gelmeyecektir. En gerici konumdaki Yeşiller Partisi, politikasını emperyalist savaş blokunun Avrupa’daki uzantısı olma, ABD’nin ve NATO’nun saldırgan ve yayılmacı emellerini Avrupa’da temsil etme misyonunu üstlenmiş durumda. Askerî, siyasi ve ekonomik tüm araçlarla gerçekleşecek bu saldırganlığın odağını Çin ve Rusya karşıtlığı oluşturuyor.(8) Uygulanacak strateji ise, emperyalist savaş blokuyla işbirliği içerisinde hareket eden tekelci burjuvazinin çıkarları doğrultusunda ekonomik ve sosyal alanlarda çıkacak faturayı emekçi halkın sırtına yıkmaktır. Halktan Rusya’ya karşı ‘donarak tavır gösterme’si ve böylece enerji tasarrufu konusunda fedakârlık yapması bekleniyor. Ayrıca, ulusal çıkarlar öylesine bir kenara konulmuş ki, Rusya’dan doğal gaz almamak uğruna Alman ekonomisinin enerjiye bağlı küçülme ve istihdam kaybına uğrama tehlikesi görmezden geliniyor.

Yeşiller Partisinin başkanı ve şu an koalisyon hükûmetinin Dışişleri Bakanı olan Annalena Baerbock seçimlerden kısa süre önce, Frankfurter Sonntagszeitung isimli gazeteye verdiği röportajda, “Otoriter rejimlere karşı farklı yaklaşım, gelecekteki bir federal hükûmette benim için temel mesele. Şu anda sistemler arasındaki rekabetin içindeyiz: otoriter güçlere karşı liberal demokrasiler” diyordu. Baerbock, Rusya ve Çin’i sadece ekonomi alanındaki rakipler olarak değil, “sistem rakipleri” olarak niteleyerek emperyalist savaş blokuyla tam bir anlaşma içerisinde, onun gerici ve saldırgan hedefleriyle birebir örtüşen politikalar izleyeceği sinyalini veriyordu. Rusya’nın yanı sıra bu, Baerbock’a göre “Çin ile de ilgili. Dünya çapındaki doğrudan altyapı veya enerji ağları yatırımlarıyla Yeni İpek Yolu projesi sadece inceliklerden ibaret değil. Bu vahşi bir güç politikasıdır. Avrupalılar olarak kendimizi bu konuda kandırmamalıyız.”(9)

ABD ve NATO’ya Tam Destek
“Avrupa’nın güçlü askerî operasyonlar” üstlenmesinden yana olan Baerbock, kendisine ait internet sitesinde ise şunları ifade ediyor: “ABD ile Çin arasındaki ticari anlaşmazlıklar ve Rusya’nın saldırgan dış politikası sadece Avrupa’nın güvenliğini ve refahını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda uluslararası düzeni de kökten değiştiriyor. AB bunlara sadece seyirci kalmamalı. Büyük güçlere karşı durmak, değerlerimizi ve inançlarımızı savunmak için AB’yi güçlendirmemiz gerekiyor. Transatlantik ittifakını güçlendirerek aynı zamanda daha fazla uluslararası sorumluluk üstlenmemiz gerekiyor.”(10)

İşte Bearbock’un incileri! Dolayısıyla ABD’nin NATO’nun Rusya ve Çin karşıtı hedefleri Avrupa’nın en büyük savaş kışkırtıcısı partisi Yeşiller Partisinin önderliğinde güvence altında.(11) Bu konuda Sosyal Demokrat Parti SPD’yi de yedeğine almış durumda. SPD’nin başkanı ve Başbakan Scholz, gidişata seyirci kalmaktan öte birşey yapmıyor, aksi davranırsa koltuğundan olacağını biliyor.

Nitekim, hükûmetin 27 Şubat’ta açıkladığı silahlanma programında bu yeni yönelim vücut buldu. Mart ayında hazırlanan tasarılardan sonra, Haziran ayının başında Alman ordusuna 100 milyar Euro’luk özel ödenek ayrılması ve ayrıca bunun Anayasa ile güvence altına alınması Meclis’te kararlaştırıldı. Ayrıca, NATO’nun gayrisafi milli hasıladan savunmaya yüzde 2 ayrılması hedefine de uymak amacıyla silahlanma bütçesinin 2027 yılına kadar yıllık 80 milyar Euro’ya çıkartılması hedeflendi. Koalisyon hükûmeti, Anayasa’yı değiştirmek için gerekli olan Meclis’in üçte iki oy çoğunluğuna sahip değildi. Ancak tahmin edileceği üzere, muhalefetteki sağcı “Union” (Birlik) partilerinin oyları bu konuda hükûmetin yardımına koşarak kararın çoğunlukla geçmesi sağlandı.

Baerbock, 24 Ağustos günü Alman televizyon kanalı ZDF’in kendisiyle yaptığı röportajda da, Alman ordusunun silah envanterinde eksik oluşması nedeniyle Ukrayna’ya silah sevkiyatında zorluk çektiklerini söyledi. Baerbock, bu nedenle Alman savaş sanayiinin “özel olarak Ukrayna için silah üretmesi” gerektiğini belirtti. Baerbock’un, Alman savaş sanayii şirketlerinin ellerini ovuşturacağı bu açıklamaları göz yaşartıcı gerçekten! Ukrayna’ya silah sevkiyatının sonbaharda hızla ve ilave silahlarla sürdürülmesi gerektiğini ve savaşın önümüzdeki yıl da devam etmesine hazır olunması gerektiğini vurgulayan Bearbock, önümüzdeki haftalarda Almanya’nın Ukrayna’ya hava savunma sistemi Iris-T’yi sevk etmeye hazırlandığını bildirdi. Almanya, daha Temmuz ayının sonunda Ukrayna’ya çok namlulu roket sistemi Mars 2’lerin ve obüslerin sevkiyatını gerçekleştirmişti.(12)

Yeşil Vakıfların Hedefi
Koalisyonun liderliğini üstlenmiş olan Yeşiller’in gerçek siyasi emellerini görebilmek için, vakıfları “Heinrich Böll Vakfı”nı da içine alan erişim alanına bakmak gerekir. Annalena Baerbock, aynı zamanda German Marshall Fund’un (Alman Marshall Vakfı) da üyesi. Bu vakıf özellikle ABD hükûmeti ile Alman hükûmeti ve Robert Bosch Vakfı tarafından finanse ediliyor. Alman Marshall Vakfı’nın hedefi ABD ile Almanya arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesi.(13) Bu yılın başında Biden’ın başa gelmesinin hemen ardından “Transatlantik mi? Cesur olun!” başlığı ile çıkan bildiri Atlantik Köprüsü üyelerinden oluşan çok geniş transatlantik güçler tarafından ve adı geçen Alman Marshall Vakfı ile Yeşillerin Heinrich Böll Vakfı tarafından da yayımlanmıştı. Söz konusu bildiride, özellikle transatlantik ilişkilerde Avrupa Birliği’ndeki NATO devletlerine ve ilk sırada da Almanya’ya özel bir rol biçildiği, böylece “ABD’nin Avrupa’da yükünü hafifleterek Hint-Pasifiği bölgesinde liberal demokrasilerin çıkarlarını korumasında kolaylık sağladığı” ve “NATO dışında nükleer silaha sahip devletler var olduğu sürece, Almanya’nın, ABD’nin Avrupa’daki askerî varlığını ve nükleer taahhüdünü, nükleer paylaşım yoluyla desteklemesi gerektiği” ifade ediliyor.(14)

Yeşillerin Sicili
Daha da geriye gidecek olunursa, Yeşiller Partisinin sicili bunlarla da sınırlı değil. Bilindiği gibi, 1999 yılında ABD ve NATO’nun Kosova’daki işgaline ve savaşına Avrupa’da gerekçe bulmak üzere başvurduğu araçlardan biri, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Yeşiller Partisinden Joschka Fischer’i devreye sokmak oldu. Dönemin SPD ve Yeşiller Partisinden oluşan Alman hükûmeti, ABD ve NATO’nun politikalarına Kosova’nın “yeni Ausschwitz” olduğunu ileri sürerek tam destek vermişti. Sözümona sosyal demokrat Savunma Bakanı Rudolf Scharping de toplama kamplarından söz etmiş ve o dönem binlerce sivilin ölümüyle sonuçlanan savaşı körükleyecek yalanlar yaymıştı. Ukrayna’da bugün ortaya çıktığı gibi Ukraynalı ve müttefiki neonazi faşistlerin halka yönelik işlediği, ancak Rusya’nın üzerine atılmaya çalışılan yalanlara ne çok benziyor değil mi?

Toplumsal Barış Mı?
Günümüze gelecek olursak bugün Alman hükûmetinin savaş kışkırtıcılığı ve Rus düşmanlığı inanılmaz boyutlara vardı. Ünlü Rus yazarlarının heykelleri, Sovyet anıtları yıkılıyor, tahrip ediliyor veya yakılıyor. Orak-çekiçli bayrak ve işaretleri kullanmak yasaklandı. Nazizme ve faşizme karşı Sovyetler Birliği tarafından yürütülen mücadele ve zafer tarihi unutturulmaya ve silinmeye çalışılıyor. Almanya’da savaşa karşı barış eylemlerinde kuş uçurtulmuyor. ABD ideolojik ve politik olarak kendisinin isteyip de yapamayacaklarını Avrupa Birliği’nde Yeşiller üzerinden yaptırıyor. Ne yazık ki uzun bir süredir bu politikalarını “çevrecilik”, “insan hakları savunuculuğu” görüntüsü altında gerçekleştirdiler ve demagojilerle solun ve demokratik kitle örgütlerinin içerisinde de silinmesi zor bir yer edindiler. Ancak, Yeşiller’in gerçek yüzünü umuyoruz ki Alman işçi sınıfı, emekçileri ve halkı da net bir şekilde görür. Bütçeden silahlanmaya ve savaşa daha fazla para aktarmanın, halkın daha da yoksullaşmasına, ücretlerin düşmesine, hayat pahalılığına, milyonların sosyal haklardan mahrum kalmasına ve bu hakların kısıtlanmasına yol açacağı belli. Bu gidişatı Yeşiller’in hükûmetteki Başbakan Yardımcısı ile Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı olan Robert Habeck şu sözlerle özetlemiş: “O zaman politik önlemlerin, toplumsal barışı ve bu ülkede adaletin sağlandığı duygusunu sürdürmeye yetip yetmeyeceği bu sonbahar ve kışın kritik sorusu olacak”.(15) Gerçekten Alman işçi sınıfının ve emekçi halkın sabrı bakalım sonbahara ve kışa kadar yetecek mi?

  1. https://www.bundeswahlleiter.de/bundestagswahlen/2021/ergebnisse.html
  2. DKP’nin 27 Eylül 2021 tarihli bildirisi için bkz. http://www.solidnet.org/article/German-CP-Statement-of-the-German-Communist-Party-DKP-on-the-Elections-to-the-Bundestag/
  3. Alman Meclisi’nde Ukrayna’ya askerî teçhizat ve ağır silahların sevkedilmesi kararı, Nisan 2022’de yapılan oturumda koalisyonun verdiği önergeye 586 milletvekilinin evet oyu, 100 milletvekilinin karşı oyu, 7 milletvekili de çekimser oyu ile çoğunlukla verilmişti.
  4. Koalisyon hükûmetini oluşturan partilerin renklerinden dolayı koalisyon hükûmetine takılan isim .
  5. CDU (Hristiyan Demokrat Birlik) / CSU (Hristiyan Sosyal Birlik) partilerinin kısa adlandırması
  6. Bu oturumda Yeşiller Partisinin grup başkanı Britta Haßelmann Almanya’dan Ukrayna’ya planlanan silah sevkiyatını savunarak Ukrayna’nın “kendini savunma konusunda sınırsız bir hakkı” olduğu yönünde bir konuşma yaptı. Sosyal Demokrat Parti grup başkanı Lars Klingbeil ise, “Trafik Lambası grupları ile CDU/CSU’nun önergede ortaklaştıkları” için müteşekkir olduğunu açıklamıştı. Muhalefetteki Sol Parti grup başkanı Dietmar Bartsch ise Ukrayna’ya silah sevkiyatının nükleer savaşa yol açacağı konusunda uyarıda bulundu, bkz. https://www.zeit.de/politik/deutschland/2022-04/ukraine-krieg-waffenlieferungen-antrag-bundestag-abstimmung?utm_referrer=https%3A%2F%2Fwww.google.com%2F
  7. https://www.welt.de/politik/deutschland/article238170323/Ukrainischer-Botschafter-Melnyk-bereut-blindes-Vertrauen-in-Merkel-und-ihre-Russlandpolitik.html
  8. Alman Komünist Partisi DKP’nin Brandenburg Eyalet Başkanı Männe Grüß tarafından yapılan 22.05.2021 tarihli “2021 Federal Meclis Seçimleri’nin en gerici gücü Yeşiller” başlıklı açıklamasının metni için bkz. https://dkp.de/die-gruenen-als-reaktionaerste-kraft-im-bundestagswahlkampf-2021/
  9. Männe Grüß, aynı yerde.
  10. Männe Grüß, aynı yerde
  11. “Avrupa’nın en büyük savaş kışkırtıcısı partisi Yeşiller” tanımına vurgusuyla öne çıkan Hazal Yalın’ın bu haklı ifadesini değiştirmeden kullandık, bu ve bağlantılı konuda bkz. https://medyagunlugu.com/haber/iki-pencere-cin-ve-rusya-51440
  12. Konuya işaret eden Hazal Yalın, bkz. https://web.telegram.org/z/#-1560959186 ve röportaj için bkz. https://www.zdf.de/nachrichten/politik/baerbock-halbes-jahr-ukraine-krieg-russland-100.html
  13. Bu arada, Yeşiller Partisinin Türk kökenli milletvekili ve hükûmetin Tarım Bakanı olan Cem Özdemir’in de Alman Marshall Vakfı üyesi olduğu belirtiliyor. Hatırlanacağı gibi, Cem Özdemir Grup Yorum’un Moskova’da konser vermesini eleştirmiş, Grup Yorum’dan da gereken cevabı almıştı. Kendi ifadesiyle “Ankara’yı sık sık sert bir şekilde eleştiririm. Ama Türkiye’de bazı solcular zihnen 70’lerde kalmış ve demokrasiyi hiç anlamamışlar” diyen Yeşillerden Cem Özdemir, belli ki arada Türkiye halkına ayar verme işine de bakıyor.
  14. Männe Grüß, aynı yerde. NATO çıkışlı “nükleer paylaşım” tanımı, nükleer silahı olmayan NATO üyesi ülkelerin kendi topraklarında nükleer silahı olan NATO üyesi ülkelerin nükleer silahlarını bulundurmaları anlamına gelmektedir.
  15. DKP Başkanı Patrik Köbele’nin hükûmetin Alman ordusuna ödenek kararının ardından 10 Haziran 2022 tarihli yazısı, bkz.
    https://www.unsere-zeit.de/vernichtungsschulden-169657/
Paylaş