Bu yazı yazılırken elbette ki Türkiye’nin ana gündemi, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız ve bölgemizde büyük bir yıkıma yol açan ilki 7.7, ikincisi ise 7.6 büyüklüğündeki deprem ve sonrasındaki tartışmalardı. Bizler depremde de diğer felaketlerde de asıl nedenin kapitalizm, daha fazla kâr için yetersiz malzeme kullanan ve dayanıksız binalar yapan serbest piyasa sistemi olduğunu çok iyi biliyoruz. Halkımıza ve işçi sınıfımıza geçmiş olsun diyoruz.
İşçi sınıfı açısından 2022 yılı mücadelelerle dolu bir yıl oldu. Geçen yılda işçiler büyük bir mücadele ile ciddi başarılar elde ettiler, önemli mevziler ele geçirdiler. İşyeri işyeri örgütlenme çalışmalarından emeklilikte yaşa takılanların elde ettiği zafere, ek zam talebiyle çıkılan ve başarıyla sonuçlanan grev ve direnişlerden insanca çalışma koşulları için verilen mücadelelerle işçiler birçok alanda taleplerini hayata geçirdiler. Bu başarıların her biri Türkiye işçi sınıfı mücadele tarihi açısından büyük önem taşıyor. Ancak bazıları var ki gerçekten de gelecekte verilecek mücadelenin başarıya ulaşması için bir yol gösteriyor, çığır açıyor. Bu yazımızda bu mücadelelerden önemli birini ele alıp kısaca değerlendireceğiz.
Ekonomik krizin faturasını sermaye sınıfı ödesin!
Kapitalist sistemde kriz kaçınılmazdır. Krizler kapitalizmin doğasında var. Ancak, sermayedarların sözcülüğünü ve bekçiliğini yapan AKP hükûmeti uzun zamandır yaşanan kapitalizmin krizini işçi sınıfına, emekçi halka yükleyerek aşmaya çalışıyor. Bu da halk için, işçiler için enflasyon, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının artması, işçilerin ücretlerinin alım gücünün düşmesi, işçiler için pahalılık ve yoksulluk olarak ortaya çıkıyor. İşte Türkiye işçi sınıfı, özellikle de Türkiye işçi sınıfının sendikalı-örgütlü kesimi örgütlülükten gelen gücünü kullanarak bu hayat pahalılığına, yoksulluğa, alım gücünün düşmesine, sermayenin kârı artarken işçilerin ücretlerinin erimesine karşı yoğun mücadele veriyor.
Günümüzdeki enflasyon ve pahalılık ortamında sermaye sınıfı, işçi sınıfının elindeki hakları sınırlamak, işçi sınıfının mücadelesini kadük hâle getirmek, işçi sınıfının mücadelesini zayıflatmak için sermaye lehine yasaları kullanmaktan hiç geri kalmıyor. Bu ortamda her ne kadar siyasi iktidar devamlı yasaklasa da Türkiye’de işçilerin hakları için harekete geçtikleri, haklarını almak için başvurdukları en önemli mücadele alanlarından birisi de grevler. Ancak yaklaşık 20 yıllık AKP iktidarı döneminde yaklaşık 20 grev yasaklandı. İşçilerin haklarını elde etmek için hem Anayasa, hem de yasalarla güvence altına alınan en demokratik hakları olan grev, sermaye lehine sonuçlanacak şekilde yasaklanıyor.
İşçiler insanca yaşayabilecek ücret istiyor!
İşte bu dönemde; “Hayat pahalılığı var, bu ücretlerle geçinemiyoruz, insanca yaşayabileceğimiz bir ücret istiyoruz” diyen Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlü olan Bekaert işçileri grev uygulamasına gelene kadar ücretlerini insan onuruna yakışır, geçinebilir bir ücret düzeyine çekmek için her yolu denediler. Fakat, 2022 yılının Temmuz ayının başında başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamamış, bu pahalılık ortamında patronun verdiği zam devede kulak kalmıştı. Alınan maaşlar ile geçim mümkün değildi. İşte patron yeterli ücret zammını vermeyince, insanca çalışma koşulları sağlamayınca işçiler 13 Aralık 2022 günü öğleyin greve başlamaya karar verdiler. Ancak, sendikanın ve işçilerin bu kararının hemen ardından grev yasağı kararı geldi. Bekaert işçilerinin grevi Türkiye’deki birçok grev gibi “milli güvenlik” gerekçesiyle “erteleme” adı altında yasaklandı.
İşçiler grev yasağını tanımıyor Yaşasın filli meşru mücadele!
Ülkemizde neredeyse her işin yapılması için tek adama verilen yetki bu alanda da kendini gösteriyor. Neredeyse her şey Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı ve talimatıyla yapılıyor. Bekaert işçilerinin grevi de işte böyle bir “karar” ile yasaklandı. Tam da bu noktada metal işçileri grev yasağını tanımadılar. Haklarını almak için fiili ve meşru grevlerine devam ettiler. Metal işçileri, aynen sınıf kardeşlerinin tam 60 yıl önce Kavel işyerinde grev yasağına karşı yaptığı gibi, bugün de yasada tanınan ama fiiliyatta devam eden grev yasağını tanımadılar ve greve çıktılar. Bir hak mücadelesi vererek, grev yasağını tanımayarak, mücadele ettiler. Metal işçilerinin fiili meşru grevleri 18 gün sürdü. Paton, greve rağmen 18 gün anlaşmaya yanaşmadı. 18. günün sonunda, 2022 yılı sona ererken, 31 Aralık 2022 tarihinde işçiler büyük bir zafer kazandılar ve kendilerine uygulanan grev yasağını fiilen ortadan kaldırdılar. Bir işyerinde insanca yaşayacak ücret talebiyle greve çıkan işçiler grev sonunda sendikal haklar ve ücretler konusunda çığır açıcı haklar elde ettiler.
Grevin başarılı olacağını anlayan patron, grevin başında ve grev boyunca işçilerin direncini ve dayanışmasını kırmak için birçok yola başvurdu. İşçilere mesajlar göndererek grev kırıcılık yapmaları ve iş başına dönmeleri doğrultusunda baskılar yaptı. İşçileri işten atmakla tehdit etti. Ancak bütün bu tehditlere rağmen işçiler ve sendika, grevi kararlılıkla sürdürerek başarıya ulaştırdı.
Bekaert grevinden çıkarılacak dersler
Bu grev Türkiye işçi sınıfı açısından çığır açıcı bir rol oynayarak önemli sonuçlar doğurdu. Metal işçilerinin bu mücadelesi ile Türkiye işçi sınıfı, grev yasağını açıkça söylemek gerekirse işlemez hâle getirdi, fiiliyatta düpedüz çöpe attı.
Grev hakkı işçilerin yıllar süren mücadelesi ile elde ettikleri anayasal ve yasal bir haktır. Ancak sermaye iktidarları, işçilerin bu hakkını adına “grev erteleme” denen yasaklamalarla atıl ve kullanılmaz bir hâle getirmişti. İşte metal işçileri bu grevle yasağı tanımayarak yasal haklarına pratikte de sahip çıktı. Metal işçileri, yasaklarla kullanılmaz hâle getirilen grev hakkının, iktidar tarafından yasaklansa da kullanılabileceğini gösterdi. Yıllardır işçi sınıfına dayatılan grev yasağı fiili mücadele ile aşıldı. İşçilerin hakları için verdiği mücadelede önlerine sermayenin isteği ile çekilen grev yasağı adı altındaki engel aşılarak hak mücadelesinde yeni bir mevzi kazanıldı.
Metal işçilerinin greve çıkması aslında sermaye sınıfının ve siyasi iktidarın işçi sınıfının ücret ve diğer hakları için verdiği mücadeleyi kadük hâle getiren Yüksek Hakem Kurulu sürecini de ortadan kaldırdı. Normalde grev, siyasi iktidar tarafından yasaklandığında toplu sözleşme Yüksek Hakem Kuruluna götürülüyor. Yüksek Hakem Kurulunda ise genellikle sermaye lehine sonuçlar çıkıyor. Bu bağlamda grev yasakları bugüne kadar özellikle ücret düzeylerinin belirlenmesine de etki edebilecek büyük işletme ve işyerlerinde çoğu zaman sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılmıştır. İşte metal işçilerinin bu eylemi mevcut toplu sözleşme sisteminin de işçilerin lehine çevrilmesinde önemli bir rol oynadı. Aslında Yüksek Hakem Kurulu sürecine mahkûm edilen sözleşmelerin nasıl aşılacağını göstermesi açısından bir işaret fişeği görevi gördü.
Bekaert grevi aynı zamanda büyük bir dayanışma örneğidir. Metal işçileri, yürütmüş oldukları fiili meşru mücadele sırasında hem Türkiye işçi sınıfı hem de dünya işçi sınıfı ile büyük bir dayanışma içindeydi. Bu zaferin kazanılmasında, işçi sınıfı açısından yeni bir yol açılmasında, bu dayanışmayı da unutmamak lazım. Bu yolun bundan sonra kullanılması ve geliştirilmesi de bir görev olarak yine mücadele eden işçilerin önünde duruyor. Metal işçilerinin verdiği bu mücadele örgütlü-örgütsüz tüm Türkiye işçi sınıfı açısından fiili meşru mücadelesinin önemini ortaya koyuyor. Tüm Türkiye işçi sınıfının yararlanabileceği bir uygulamalı ders olarak önümüzde duruyor.