Yoksulluk 2023 yılı içinde daha da derinleşti. Çarşıya pazara her gidişimizde değişen/yükselen fiyatlar ve karşısında eriyen maaşlarımız bunun en somut göstergesi. Asgari ücretin 11.402 TL olduğu [2024 için 17.002 TL olarak belirlendi], çalışanların çoğunluğunu asgari ücretlilerin oluşturduğu Türkiyemizde ücretler açlık sınırının altında kaldı. Türk-İş’in raporuna göre Eylül1 ayında 13.334 TL olan açlık sınırı Kasım2 ayında 14.025 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 43.433 TL’den 45.686 TL’ye yükseldi. Geçmişte, yoksulluktan kurtulma ve iyi bir yaşam sürme hayaliyle doktor, mühendis, öğretmen vs. olmak için okuyan ve bu amaca ulaşabilen kesimler muhtemelen büyük hayal kırıklığı içerisinde. Bu meslek gruplarının sosyoekonomik bir gerileme yaşadığı aşikâr. Diğer taraftan, üniversite mezunu olsa da asgari düzeydeki ücretlerle çalışma okuyup meslek sahibi olmanın anlamını sorgulatıyor. Eğitim düzeyi en yüksek olanlar açısından bile durum böyleyken, toplumun geri kalanlarının hâlinin çok daha vahim olduğu açıktır.

Lüksleri zaten hiç olmamış emekçi kitleler ay sonunu getirebilmek için en temel insani ihtiyacı olan gıdasından kısmak zorunda kalıyor. Kış geldiğinde birçok aile soğukta yaşıyor. Çünkü yoksul hanelerin bu ikisinden başka kısabileceği başka bir gider kalemi yok. Bu iki ihtiyaç da öyle hayati ki… Hele bir de evde çocuk varsa hem ısınmadan hem gıdadan kısılamaz ama yeterli geliri olmayanlar çaresizce kısıyor. TÜİK’in 2022 verisine göre her dört çocuktan biri yeterli ısınamıyor ve Türkiye’deki çocukların yüzde 35,3’ü ciddi maddi yoksunluk içinde yaşıyor. 2023 yılının verilerini henüz bilmiyoruz elbette ama şimdiden bu oranların artmış olduğunu öngörebiliriz.

Gandhi’nin deyimiyle “yoksulluk, şiddetin en kötü şeklidir” ve her insan için çok yaralayıcıdır. Yoksulluğun daha yıkıcı olduğu risk gruplarından üçü ise çocuklar, yaşlılar ve kadınlardır. Birbirine benzer özellikler taşıyan bu üç gruptan, çocuklar, gelişme süreci ve korunma ihtiyacı içinde olmaları bakımından daha fazla yoksulluğa düşme riski altındadırlar. Nitekim, Unicef’in en güncel verisine göre3 de dünyada aşırı yoksulların yarısını çocuklar oluşturuyor ve sayı yıldan yıla artıyor.

Yoksulluğun olduğu yerde çok sorun var ama çocuk yoksulluğu söz konusu olduğunda ilk akla gelen yetersiz beslenmeoluyor. Beslenmenin gelişimle ilgisi yadsınamaz. Beslenme ve gelişim ilişkisine odaklanan özellikle beyin gelişimi açısından dengeli ve yeterli beslenmenin önemine vurgu yapan bilimsel çalışmalar var. Yetersiz beslenme ise birçok sağlık sorununun altta yatan nedenlerinden birini oluşturuyor. Üstelik yalnızca çocukların gelişimi açısından değil, yetişkinlerin hayatını sağlıklı sürdürebilmesi açısından da beslenme çok önemli. Sağlıklı beslenmek için ise iyi bir gelir düzeyi şart. Sağlıklı beslenmenin 4 kişilik bir aile için aylık4 maliyeti 14.025 TL. Yani, Türk-İş’in raporunda açlık sınırı olarak belirtilen bu tutar sadece gıda harcamasını kapsayan tutardır. Buraya kira, faturalar ve diğer giderler eklenmemektedir. Dolayısıyla, bu tutarlar bize Türkiye’de milyonlarca insanın yeterli gıdaya erişemediğini ispatlar nitelikte. Hâl böyle olunca görece daha ucuz ve ulaşılabilir olan ekmek, makarna, çeşitli tahıl ürünleri gibi karbonhidrat ağırlıklı besinler yoksulların tek seçeneği oluyor. Türkiye Çocuk Araştırması da bu gerçeği doğruluyor.

MEB beslenme desteğini kaldırdı

Milli Eğitim Bakanlığı MEB Şubat 2023 itibarıyla anaokullarında ve yatılı okullardaki öğrenciler için bir öğün ücretsiz beslenme desteği uygulaması başlatmış ve devlet okullarındaki 1 milyon 450 bin öğrencinin bu destekten faydalanacağı ve bu sayının 5 milyona çıkarılması için çalışılacağı belirtilmişti5. Geçen Eylül ayında ise MEB, 6 Şubat depremlerinin etkilediği 11 il dışındaki tüm okullarda bu uygulamayı sessiz sedasız kaldırdı.

Bir öğün yemek deyince üç dört çeşitten oluşan, besin değeri açısından zengin menüler gelmesin aklınıza. Bölgeden bölgeye, okuldan okula farklılık gösteriyor olabilir ama bizzat bildiğim bir anaokulunda verilen yemek, günlük tek çeşit olmak üzere çorba, fasulye, patates yemeği, peynirli börek, zeytin-peynir, tavuklu pilav ve içecek olarak da ayran ya da meyve suyu idi. Yani, ağırlıklı olarak yine karbonhidratlardan oluşan yetersiz ama yoksullar için bir anlam ifade eden bir destek idi. Yoksulluğun hız kesmeden derinleştiği böyle bir süreçte bu uygulamayı kaldırmak büyük bir aymazlık. Sosyal devletten yana olduğunu her fırsatta vurgulayan ve sosyal hizmetlere ayırdığı kaynaklar sayesinde azımsanmayacak düzeyde oy devşiren ve ciddi toplumsal sorunlara rağmen iktidarda kalmayı başaran AKP hükûmeti, ekonomik sıkıntıların faturasını kamu kurumlarının sosyal uygulamaları üzerinden dolaylı olarak yoksullara kesiyor.

Aynı hükûmet emekçilerin ödediği vergilerle dolan devlet kasasından garanti ödemeleri adı altında zengin şirketlere milyarlarca dolar aktarıyor. Aynı hükûmet, okullarda, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokol kapsamında ortaya konulan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum ÇEDES” isimli, bütçesi ve kapsamı belli olmayan ancak din temelli toplum anlayışının yaygınlaştırılma çabası olduğu belli proje kapsamında “manevi danışman” görevlendiriyor. Ancak, aynı hükûmet, 1,5 milyon çocuğa bir öğün yemek vermiyor. Bu kabul edilemez.

Çocuklarımız doysun diye

Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 27. maddesi der ki: “Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler. … Taraf Devletler, ulusal durumlarına göre ve olanakları ölçüsünde, ana-babaya ve çocuğun bakımını üstlenen diğer kişilere, çocuğun bu hakkının uygulanmasında yardımcı olmak amacıyla gerekli önlemleri alır ve gereksinim olduğu takdirde özellikle beslenme, giyim ve barınma konularında maddi yardım ve destek programları uygularlar.” Yani, eğer bir çocuk, gelişimini olumsuz etkileyen bir yoksunluk içindeyse ve ailenin bunu karşılamaya gücü yoksa bu noktada Devlet sorumluluk almalıdır. Bu arada Türkiye Cumhuriyetinin hiç sorumluluk almadığını söyleyemeyiz elbette. Sosyal güvenlik hukuku çerçevesinde, primsiz rejim olarak tanımlanan karşılıksız yardımlar ve hizmetler hâlihazırda var. Hatta bu yardımların çoğunluğu özellikle çocuklu hanelere veriliyor. Ancak kriterler öyle keskin ki, bu yardımlardan faydalanacak olanların yoksulun da yoksulu, mağdurun da mağduru olması gerekiyor.

ÇOCUKLARIMIZI BESLEYEMİYORUZ: YOKSULLUĞUN HANGİ TONU BU?

Çocuklara karşı görevimiz var

Sözü edilen, bu yardımların niteliği ve yeterliği de başka bir tartışmanın konusu ama son tahlilde AKP tarafından pekiştirilen bu sadaka anlayışını reddediyoruz. Yoksul kitlelerin “sosyal hizmet” adı altında “hayırseverlik” anlayışının bile yanında daha makul kaldığı pragmatik hesaplarla pasifleştirilmesine karşı hak temelli politika savunusu, vatanına, emeğine ve cumhuriyete sahip çıkanların önüne koyması gereken mücadele alanlarından biri olmalıdır. Çocuklara günde bir öğün yemek sağlanması meselesi kişilerin ya da kurumların insafına bırakılmış, bir verilip bir alınan “şey” olmaktan kurtarılmalı ve çocuklara yönelik nitelikli bir sosyal politikaya, zorunlu bir uygulamaya dönüştürülmelidir.

Bu ülkenin tüm çocukları bizim, hepimizin. Yetişkin birer insan olarak çocuklara karşı vatandaşlık görevlerimiz var. Bunun yanı sıra ülkedeki sorumlu kurumlar tüm çocukların iyi beslenip bakılması, tüm ihtiyaçlarının karşılanması konusunda yapması gerekeni yapmıyorsa hesabını sormak da yine bize, hepimize düşer. Durum şu ki, hesabını sormamız gereken meselelere sıklıkla bir yenisi ekleniyor. Öznesi çocuklar olan sosyal meseleleri kırmızı çizgi olarak belirlemenin vakti çoktan geldi.

1  https://www.turkis.org.tr/turk-is-eylul-2023-aclik-ve-yoksulluk-siniri/

2  https://www.turkis.org.tr/turk-is-kasim-2023-aclik-ve-yoksulluk-siniri/

3  Bkz: Unicef: Dünya Bankası ve Unicef analizi her 6 çocuktan birinin aşırı yoksulluk içinde yaşadığını gösteriyor. 20 Ekim 2020 tarihli Basın Bülteni.

4  2023 yılı Kasım ayı için geçerlidir.

5  Bkz: MEB: Okul Öncesinde Haftada 5 Gün “Ücretsiz Yemek” Uygulaması 6 Şubatta Başlıyor, https://www.meb.gov.tr/okul-oncesinde-haftada-5-gun-ucretsiz-yemek-uygulamasi-6-subatta-basliyor/haber/28908/tr

Paylaş